(Resimleri daha büyük görmek için lütfen üzerlerine tıklayınız!)
Orman Bakanı ve Çekül Başkanı Protokol İmzası Sırasında...
İlk fidanlar dikilirken...
"Beylikten İmparatorluğa, İmparatorluktan Kurtuluşa: BİLECİK" gezisi ...
"Bilecik Çekül Gençlik Birimi- Dumlupınar Üniv. İşletme Kulübü
Diğer resimler için lütfen
ÇEKUL ALBUMU'ne bakınız!
Yanan ormanlık alanların yeniden ağaçlandırılması için ÇEKÜL Vakfı tarafından "Yanık Tedavisi" başlığı ile planlanan kampanya, geçtiğimiz hafta sonu, Bilecik, Osmaneli ilçesindeki Tütünlük mevkiinde bitki örtüsüyle birlikte 4 ay önce yanan 600 hektar büyüklüğündeki alanda yapılan fidan dikimi töreni ile başladı. Aynı törende, Orman Bakanı Nami Çağan ve Çekül Vakfı Başkanı Prof.Dr. Metin Sözen, Marmara Bölgesinde yanan tüm alanları bu kampanya kapsamına alan bir protokol imzaladı. Törene "Yargıtay Hatıra Ormanı"nın ilk fidanlarını diken Yargıtay üyeleri de katıldılar. Program, "Beylikten İmparatorluğa, İmparatorluktan Kurtuluşa: BİLECİK" projesi kapsamında, yöredeki kültürel ve mimari mirasın incelendiği iki günlük bir kültür turu ile devam etti...
ÇEKÜL Vakfının, T.C. Orman Bakanlığı ile işbirliği içinde 1993 yılından bu yana gerçekleştirdiği ve 3 milyon ağaca ulaşan “7 Ağaç Ormanları” kampanyası, bu dikim yılında yurdumuzun yeniden yeşertilmesi amacıyla, yanan orman alanlarına odaklanıyor. Bu amaçla tüm olanaklarını seferber ederek, kaynak yaratmak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenleyen ÇEKÜL Vakfı, ilk etkinliği, “Yanık Tedavisi” başlığı altında, 12 Ekim 2001 Cuma günü, Bilecik - Tütünlük yöresindeki okullar ve doğa severlerin katılımıyla gerçekleştirilen fidan dikimi ile başlattı. Törene aynı alanda kurulacak "Yargıtay Hatıra Ormanı"nın ilk fidanlarını diken Yargıtay üyeleri de katıldı. Çekül Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen, törende yaptığı konuşmada (*) , "doğal ve kültürel korumanın birbirinden soyutlanamayacağını", "doğruları görmek" için, Haziran ayında çıkan yangından "yalnızca 4 ay sonra" Bilecik'te gerçekleştirilen bu çalışma gibi, "bazen, bir olumsuzluğun da, olumlu sonuçlar doğurabildiği"ni vurguladı. Orman Bakanı Nami Çağan da, aynı törende Bakanlığın, "yaraların sarılması için yakın plan işbirliği yaptığı" Çekül Vakfı ile imzalayacağı protokolun, yapılan bu çalışmaları "Marmara Bölgesinde tahribata uğramış tüm orman alanlarını kapsama alarak genişleteceğini" belirtti. Bilecik Valisi Ünal Ülkü, doğal ve kültürel mirasın korunması amacıyla tüm güçleri birlikteliğe çağırdı. Belediye Başkanı Yaşar Tüzün, yerel yönetime düşen sorumlulukları yükleneceğini açıkladı.
Törene İstanbul'dan katılan Çekül gönüllüleri ve basın mensupları (**), daha sonra Osmaneli yöresindeki sivil mimari örneklerinin incelendiği bir kültür turuna çıktılar. İlk olarak Osmaneli ilçesindeki sivil mimari örneği evler ve kamu yapıları, bu arada "fiili" koruma altına alınmış bir eski Rum kilisesi gezildi. Aynı gün akşam,
İnhisar ilçesinde yapılan Nar Festivali'ne katılan grup,
ertesi gün Bilecik, Söğüt ve Bozüyük'te incelemeler yaptı. Bilecik'te İstanbul Teknik Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencilerinin başlattıkları kazı çalışmalarıyla eski yerleşime ait kalıntıların ortaya çıkarıldığı ve kültürel bir merkeze dönüştürülmeye çalışılan 500 dönümlük alanda Prof.Dr.Metin Sözen "Beylikten İmparatorluğa, İmparatorluktan Kurtuluşa: BİLECİK" adı verilen kültürel koruma projesi hakkında bilgi verdi. Bu proje, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş coğrafyasında ilk durak olan Bilecik’in tarihi dokusunu ortaya doğru bir biçimde çıkarmayı ve Osmanlı dönemi kent ticaret yapılarının canlandırılarak bölgeyi kültürel turizme kazandırmayı amaçlanıyor. Prof. Sözen, bu amacın gerçekleşmesinde Çekül Vakfı'nın "katalizör ve koordinatör" rolü oynadığını, aslolanın, "bu coğrafyada yaşayanlar ve kentin geleceğinde söz hakkı olanlar tarafından birlikte ve doğru kararların verilmesi" olduğunun altını çizdi. Bilecik turu, Kınık Köyü El Sanatları ve Çömlekçilik tesisleri ile Küçükelmalı ve Pazaryeri ilçelerindeki doğal parklara yapılan ziyaretle son buldu.
(*) (Konuşmanın tamamı aşağıya aynen alınıştır)
(**)
Sayın
Refik Durbaş'ın 21 Ekim 2001 tarihli SABAH'ta yer alan gezi izlenimleri için
lütfen tıklayın!
Sayın
Ertuğrul Kayserilioğlu'nun 19 ekim 2001 tarihli FİNANSAL FORUM'da yer alan haberi için
burayı tıklayın!
Sayın
Füsun Özbilgen'in konu ile ilgili olarak POSTA'da yazdığı makale ve haber için -Posta'nın Internet versiyonu olmadığından- burada bağlantı veremiyoruz! Ama ona ve geziye katılan gazeteci dostlarımıza bilvesile tekrar teşekkür ediyoruz...
(*) M. Sözen'in konuşmasında verdiği mesajlar:
21. YÜZYILDA BİLECİK’İN YENİ KİMLİĞİ
“Beylikten İmparatorluğa, İmparatorluktan Kurtuluşa: Bilecik” başlığı, sürekliliğin, bir toplumun gelişme evrelerinin belirlenmesine giden yolu aralamanın ilk işaretidir. Bir anlamda 21. yüzyılda “kendini farklı taşıma” kararlılığıdır.
Kentler de insanlar gibidir, doğarlar, gelişirler, mutlu-mutsuz günleri olur. Onları bulundukları coğrafyada farklı kılan, yaşama sevincini geliştirecek ögelere kazandırdıkları inceliktir. Her kentlinin anılarında bıraktıkları kalıcı izlerdir.
Kimlikli bir toplumun göstergesi ise, kentlere-ülkeye-dünyaya verdiği değerdir. Ülkede insanlar, duyarlı bir “hemşehri“, duyarlı bir “yurttaş”, duyarlı bir “dünyalı” kimliğini sergiliyorsa, o toplum “katılımı”, “dayanışmayı”, “birlikte üretmeyi“ yaşamlarının kopmaz parçası kılmış demektir.
Bu sorumluluk isteyen süreçte, tarihin özel anlarına tanık olmuş kentler, ülkeler de vardır. Bilecik böyle bir coğrafyada, Anadolu coğrafyasında, dünya devleti olmaya yönelmiş insanların varlığına tanık olmuştur. Adım adım Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırlarını daraltarak gelişmesinde, güven kaynağı, güç kaynağı olmuştur.
Bugün bunun anlamı dünden daha önemlidir. Küreselleşen dünyada dünün kimlikli izleri artık hızla değişmektedir. Geçmişin kimlikli kentleri, onları farklı kılan nitelikleri hızla silinmektedir. Bilecik köklü izlerini koruduğu oranda tekdüze dünyada yerini alacak, dün-bugün-gelecek arasında yerini doğru tanımlayacaktır.
Şimdi hepimize düşen sorumluluk nedir? Bu sorunun cevabı çok açık: Kültür yaratan bireylerin buluştuğu kentlerin onlara uygun hemşehrisi olmaktır. Kendine ulaşan her izi geleceğe geliştirerek taşımaktır. Bilecik’in böyle bir coğrafyada niçin buraya kurulduğunu unutmamaktır. Kurtuluş Savaşı’nın ardından her geçen gün varlığını yitiren özgün kent parçalarını, beylikten imparatorluğa ulaşmış bir toplumun ürettiği kenti, günümüzün olanaklarıyla unutturmamaktır.
Büyük kültür-ticaret yolu üzerindeki Bilecik’in ticaret merkezi neredeydi? Bugün minareleri kalmış camiler hangi mahallenin merkezine işaret ediyordu? Osmanlıyı beylikten imparatorluğa taşıyan yolda imaretler hangi işlevi yüklenmişti? Değirmene gelen su hangi bereketi taşıyordu? Bu bereket Şeyh Edebali ve benzeri kimliklerle nasıl bir toplumsal-siyasal sonuçları yaratmıştı? Osman Gazi, Orhan Gazi ve diğerlerini Bilecik'e, Söğüt'e, Osmaneli’ne bu çevreye çeken güç neydi? Kısacası Bilecik niye buraya kurulmuştu?
Çoğaltılması mümkün bu soruların cevabı kısa. Kentin kimliğini her yaş diliminde insana okutmak istiyorsak, bizlere ulaşan her belge ve bulguyu doğru değerlendirmeliyiz. Bilecik’in geçmişteki yüzünün algılanması için, çağdaş düzenlemelerle kalan sınırlı kent parçalarına “ikinci bir yaşam hakkını” sağlamak zorundayız.
Bu süreci göze almak, yaşama geçirmek, bir “ilki başarmak” anlamına gelmektedir. Çok sınırlı bilgileri doğru değerlendirmek, anlamsız-abartılı anlatımlara neden olmamak için her noktayı tartışmak, kamu-yerel-özel-sivil birlikteliği sağlamak, “temel hedef” olmalıdır.
Gelinen noktada Bilecik Valisi Ünal Ülkü dar olanaklarla hareketi başlatmış, tüm güçleri birlikteliğe çağırmıştır. Belediye Başkanı Yaşar Tüzün yerel yönetime düşen sorumlulukları yükleneceğini açıklamıştır. Bu konuyla ilgili araştırmalara koşut olarak, üniversitelerin öğretim üyeleri ve uzmanları kazılara başlamış, sivil toplum örgütleri destek verdiklerini açıklamışlar, eşgüdümü sağlamak üzere ÇEKÜL Vakfı gerekli girişimlerde bulunmuş, kısacası katılıma dayalı bir “güç odağı“ oluşmuştur.
Burada üretilecek çağdaş düzenlemelerle, benzer süreçten geçmiş Van, Gümüşhane, Doğubeyazıt, Malatya, Elazığ gibi bir dizi tarihi çekirdeğinden uzaklaşmış kentlere, bir büyük imparatorluğun ve Cumhuriyet’in kuruluş heyecanını yaşamış Bilecik, “somut-öncü uygulamalarla” örnek olabilirse, sanırım 21. yüzyılı doğru değerlendirmiş olacaktır.
Kuşkusuz bu, “özveriye-birikime dayalı, bilginin bilince dönüştüğü ortamlarda“ gelişebilecek, “kent-havza-bölge-ülke boyutunda“ bir yaklaşımı egemen kılmakla geçerlik kazandırabilecek yeni anlayışın ürünü olacaktır.
Bilecik’te her kesimin, her yaş diliminde özverili-birikimli bireyin içinde yer aldığı günleri görme dileğiyle...
Prof. Dr. Metin SÖZEN
ÇEKÜL Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
BİLECİK’TE DOĞA-KÜLTÜR ÖNCELİKLİ GÜNDEM...
ÇEKÜL Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Metin SÖZEN, Bilecik-Osmaneli-Söğüt-Pazaryeri-Bozüyük ve İnhisar’da ÇEKÜL Yüksek Danışma Kurulu üyesi öğretim üyelerinin, kamu kuruluşları yöneticilerinin, ilgili kişilerin de katılımıyla incelemelerde bulundu.
Geziler boyunca doğal-kültürel varlıkların bütünlük içinde değerlendirilmesi, tarihsel yapıların-geleneksel konutların korunmasının sağlanması gibi öncelikli konulara yönelik havza boyutunda bir uygulama planı oluşturulması için çalışmaların hızlandırılmasının gerekliliği üzerinde duruldu.
Bilecik’te doğa-kültür öncelikli gündem oluşturan konular ve ilerleyen süreçte geliştirilecek programlarla ilgili ve ÇEKÜL Bilecik Temsilciliği, kamu kurum-kuruluşları ile Anadolu Üniversitesi’nin ilgili öğretim üyelerine ulaştırılan rapor şöyle:
"BİLECİK -OSMANELİ- YAPILACAK ÇALIŞMALAR RAPORU"
• Doğal-kültürel varlıkların bütünlük içinde değerlendirilmesi ilkesine uygun olarak geliştirilen çalışmaların Anadolu Üniversitesi öğretim üyelerinin yükümlülüğündeki bölümlerin desteklenerek sağlıklı verilere ulaşılmasının hızlandırılması.
• Bu alandaki tek kalmış geleneksel konutun satın alınarak kazı çalışmalarında ve çıkan buluntuların depolanmasında kullanılması için onarıma alınması.
• Belge-bulgularla her geçen gün farklı boyutlar kazanan araştırma alanının gerekli kararlarla donatılarak, Valiliğin başlattığı ve her türlü desteği sağladığı bu özgün ortamın geleceğinin güvence altına alınması.
• Belediye’nin yükümlülüğüne uygun olarak verdiği desteklerin ışığında kentin değişik mekanlarında da yaşayan tüm kültürel varlıkların korunmasının sağlanması.
• Kent ve tarihsel yapılar yeniden işlevlendirilirken kamu yapılarının hukuksal durumları gözden geçirilerek eşgüdümün sağlanması.
• Bu süreçte “Çevre Kültür Evi” odaklı bir yerel araştırma birimi oluşturularak köklü girişimlerin kalıcılığının güvence altına alınması.
• Bilecik Valiliği-ÇEKÜL Vakfı-Anadolu Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenleyecekleri bir programla gelişmelerin çok yönlü eğitim boyutuna taşınması.