Pazartesi, Nisan 22, 2002

MARK DUBOIS’NIN TÜRKİYE’DEN, MUDANYA DÜNYA GÜNÜ 2002 TÖRENİNDEN VERDİĞİ DÜNYA GÜNÜ 2002 MESAJI



Merhaba,

Bu güzel ve kimlikli ülkenizde bir kere daha bulunmaktan onur duyuyorum. İlk kez 20 yaşımda bir yolcu iken, sonra da 1992’de bir nehir koruma konferansı sırasında Türkiye’ye gelmiş ve ülkenize aşık olmuştum. Ayrıca, tıpkı Türkiye’de Dünya Günü etkinlikleri düzenlemekte olan Çekül Vakfı’nın üyeleri gibi, harikulade Türk insanlarıyla buluşmuş olmanın zevkini taşıyorum. Şimdi de, özellikle Dünya Günü’nü kutlamak üzere burada bulunmaktan çok mutluyum...

Bu Dünya Günü’nde, “Evimizi Koruyalım”a katılırken, aslında “evimiz”in onlara ait kısmının koruyan ve Dünya Günü’nün 32. yaşgününü kutlayan 184 ülkedeki komşularımıza katılıyorsunuz.
Sizinle 3 şeyi paylaşmak isterim : Dünya Günü’nün kısa bir tarihçesini, çağımıza has bazı özel sorunları, mücadeleleri ve önümüzdeki fırsatları...

1960’ların sonunda, artan nüfus ve gelişen teknolojiyle, biz insanların dünyaya zarar verdiğimiz farkedilmeye başlandı. 1970’te, Denis Hayes, Dünya Günü’nü organize etmek için hukuk fakültesinden ayrıldı. 25 milyon ABD’li, gösteriler, protestolar ve kutlamalar yaptı. Böylece, Amerikan çevre hareketi başlamış oldu. Sonra, Stockholm’de, 2 yıl sonra, küresel çevre hareketi resmi olarak başladı. Fakat, 1980’lerin sonuna kadar çevre konularında verilen politik taahhüt azaldı. Bu nedenle Denis, yeni bir büyük hareketin zamanı olduğunu düşündü. Ben de ilk uluslararası koordinatör olarak ona katıldım. İlk çağrımızın üzerinden geçen 9 ay içinde 143 ülkeden Dünya Günü 1990 aktivitelerine katılmak üzere 200 milyon insan Dünyanın yaşgününü kutlamak ve daha iyi bir çevre için bir araya geldi. Rio de Janerio’daki Dünya kalkınma ve Çevre Zirvesi’nden 2 yıl sonra ülke başkanlarının ve binlerce vatandaşın biraraya geldiği en büyük toplantı gerçekleşti.

Dünya Günü 2000’e bu sefer 184 ülkede 200 milyon insan katıldı. Herbir kıtada , herbir ülkede insanlar kendi iyilikleri, dünyadaki bütün çocuklarımızın ve gelecek 7 kuşağın çocuklarının hatırı için evlerini korumanın öneminin farkına vardılar.
Şimdi, şu anda neredeyiz? İnsanlık tarihinin tarihi bir dönüm noktasındayız. Şimdi nerede olduğumuzu ve geleceğimizi gösteren 3 şey var :

Herşeyden önce durum tahmin edeceğinizden daha kötü, hatta en iyi uzmanların size açıklayabileceğinden de... Medya kötü haberleri konu ederken, çevresel durum ve insani koşulların çöküşünden çok az söz eder. İşte size birkaç örnek :
1. Türlerin yokoluşu. Evrimci biyologlar gezegenimizin tarihinde birkaç büyük yokoluş hikayesi anlatırlar. Bu yokoluşların nedeni meteorlardan volkanlara, cehennemi doğal olaylardır. Ama şimdi başka bir yokoluş hikayesi başladı; aşırı otlatma, aşırı balık avcılığı ve ormanların yok edilişi gibi insan eylemleri neden oluyor.
2. İklim değişikliği : Fosil yakıt kullanırken, atmosfere tonlarca karbon yayıyoruz ve birçok bilim adamı küresel ısınmayı tetiklemeye başladığımızda birleşiyorlar.
3. Diğer bazı örnekler : Böcek öldürücü, diğer zehirli maddeler, genetik olarak dönüştürülmüş yiyecekler, plastiklerdeki hormonlar, uranyumlu mermiler, çevreye uzun dönemde olumsuz etkileri olan icatlardan bazı örneklerdir.

Buraya kadar anlatılan kötü haberler yeterli...
İkinci olarak, tahmin ettiğimizden daha iyi gelişmeler de var...
Basının radarları altında, zamanımızda kuvvetli bir baskı sözkonusudur. Tüm dünyada insanlar, düzgün, sürdürülebilir bir gezegen için mücadele ediyorlar. Sorunlara, kısa dönemli çözümler getiren önlemler alıyorlar ve hayatı yeniden yapılandırıcı çözümleri getirmek üzere yaratıcılıklarını kullanıyorlar. İşte iyi haberlere bazı örnekler :

A. Davos iş dünyası liderleri, birkaç ay önce New York’ta, uluslararası bir gündem oluşturmak için toplandıklarında, Brezilya Porto Alegre’de 60 000 vatandaş, “bir başka dünya mümkün!” diyorlardı. Atölye çalışmaları, seminerler, şarkılar ve danslarla, dünyanın sosyal ve çevresel çözümlerini vurguladılar.

B. Avrupa Birliği, genetik olarak dönüşüme uğratılmış yiyeceklerle kumar oynamaya henüz hazır olmadığını söylüyor.

C. Bolivya’da halk, Dünya Bankası ve Bechtel Şirketleri’nin içme suyu özelleştirmelerine karşı ayaklanmış ve baskı uygulamakta.

D. Güney Afrika, Soweto’da halk, topraklarını ağaçlandırmaya ve geri dönüşümle ilgili iş alanları yaratmaya başlıyor. Ve bu değişim, başka sektörlerde de ortaya çıkıyor. Tıpkı Türkiye’de de olduğu gibi insanlar, altın madenleri ve nükleer santrallere karşı çıkıyorlar.

E. Pek çok iş dünyası lideri, atıkları bertaraf ederek çevreyi korurken, aynı zamanda para da kazanabileceklerini keşfediyorlar. Doğal adımlar ve “Doğal Kapitalizm” adlı kitap, bu gibi şirketlere örnek oluşturuyor.

F. Hükümetler, yerel ve ulusal çevre kanunlarını hayata geçirmek için, artan sayılarda, bu işe gönül vermiş elemanları istihdam etmeye başlıyorlar. Tıpkı, bugün Mudanya’da yeni bir Dünya Günü ormanı başlatacak olan Orman Bakanınız gibi, tıpkı buradaki kültür mirasını koruyan Mudanyalılar gibi...

G. Her geçen gün daha fazla birey, hayatları için daha iyi seçimler yapmaya başlıyorlar. Seçimin yalnızca genel seçimlerde oy vererek yapılmadığını her gün daha iyi anlıyoruz. Yani aslında, yılda bir değil, her gün oy vermiş oluyoruz. Benim ülkemde, daha çok insan yanlış seçimlerin pahalıya mal olduğunun farkına varıyorlar. Bazıları, organik yiyecek satın olmayı tercih ettiklerinde, hem daha sağlıklı yaşadıklarının, hem de toprağın ve suyun kirletilmemiş olduğunun bilincine varıyorlar. Bazı diğerleri, ucuz işgücüyle üretilen giysileri almayı reddediyorlar.

Çok fazla iyi haber var. Ama bu iyi haberlerin güçlü akımı, yokedici süreçleri durdurmak için, yeterince güçlü ya da kalıcı değil. Henüz değil...
Peki, gidişat nereye? Bu, size ve bana bağlı. Biz her gün, yaptığımız seçimlerle, dünyayı birlikte yaratırız. Bazı seçimler, bilinçsizce yapılır. Şimdi her gün, dünyanın doğal ve kültürel mirasını korumak için bilinçli seçimler yapmaya ihtiyacımız olacaktır. Biz insanlar, odaklandığımız noktada başarı gösterdiğimizi kanıtlamışızdır. Örneğİn, 1. Dünya Günü kutlamalarından beri, pek çok nehir daha temiz bir hale geldi. Ozonda görünür bir delik açan kimyasallardan kurtulduk. İhtiyacımız olduğu zaman, başarıya ulaşabiliyoruz.
Bu yolda yürürken, birkaç araç bize yardımcı olabilir :

1. Sabır ve azim. Kaliteli işler zaman alır, ve gerçekten daha iyi bir dünya istiyorsak, ısrarcı olmalıyız. Gandhi’nin, kolonializmden kurtularak özgür olma düşünün gerçekleşmesi 50 yıl almıştır.

2. Sorumluluk ve hesap verebilirlik. Herbirimizin standartlarını yükseltmeye ihtiyacımız var, aynı şey arkadaşlarımız ve içinde yaşadığımız toplum için de geçerli. Başkalarını yargılamadan önce, aynada kendimize bakmayı öğrenmeliyiz.

3. Kim demiş dünyayı değiştiremezsiniz diye? İçinde yaşadığımız kritik zamanlar, bizi, hayal ve isteklerimizi gerçekleştirmek için konuşmaya ve çalışmaya davet ediyor. Bundan böyle, bir farklılık yaratamazmışız gibi davranmamak zorundayız!

4. İletişimimizi güçlendirin. Bizi çevreleyen doğanın nimetleri ve komşularımızla daha çok ilişkiye geçmeliyiz. “Onlar” ve “düşmanlar” diye birşey yoktur. Hepimizin daha çok işbirliğine ihtiyacımız var.

Türkiye, her zaman, yolların kesişim noktasında ve tarihin merkezinde yeralmıştır. Türkiye, aynı zamanda, çağlar boyu, iki dünyanın köprüsü olmuştur. Şimdi, sizin için çok özel bir davetim var. Şimdi, dünya bir yol ayrımındadır. Bu mucizevi kırılgan gezegen ve onu paylaştığımız tüm varlıklarla birlikte, birbirimizle yaşayıp yaşamayacağımız bu yol ayrımına bağlıdır. Sizin atalarınız, bütün dünyanın hala çok ilgisini çeken bu olağanüstü anıtları inşa etmek için yaratıcı dehalarını kullanmışlar ve çok çalışmışlardır. Şimdi siz de, gelecek kuşaklarınızı, onlara hayrete düşürecek güzellikte yeniden canlandırılmış bir doğal çevre ve doğru korunmuş bir tarihi mirastan oluşan bir dünya yaratmak için aynı yaratıcılığı ve çalışkanlığı kullanabilirsiniz. Dünya sizin köprüler inşa etme yeteneğinize de ihtiyaç duyuyor. Türkiye, geçmişle modern çağ arasında bağlantılar kurmaya kolayca öncülük edebilir. Türkiye’nin müzik geleneğinin çok iyi başardığı gibi... Üstelik, batıyla doğu arasındaki uyum köprüsüne duyulan ihtiyaç, hiçbir zaman bu kadar acil olmamıştır. Dünya bu konuda, Türkiye’nin tarihi bir liderliğe adım atmasıyla çok şey kazanacaktır.

Dünya Günü’yle, bundan tam olarak 50 yıl ve 1 gün öne kurulmuş Türkiye Ulusal Egemenlik Günü’nün ve Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği bayramın arasındaki mükemmel eşzamanlılıktan da çok etkileniyorum. Gelecek bizim ellerimizdedir. Özellikle de gençliğin... “Küçük Güzeldir” kitabının yazarı Bucky Fuller’ın söylediği gibi, hepimiz bir “Dünya Uzay Gemisi”nde yaşıyoruz. Bu geminin yolcuları yok, sadece mürettebat var. Bu nedenle, sadece ve sadece hepimiz için, içinde çiçekler açan ve sürdürülebilir bir gezegeni hep birlikte yeniden yaratmak için sizinle çalışacağım.

Teşekkür ederim.