Salı, Ağustos 13, 2002

Dünya Hafta Sonu Çevre Kültürü Sayfasından:

GELECEĞİNİ DÜŞÜNEN KENT: YALVAÇ



Türkiye’de sağlıklı bir kentsel ortamı egemen kılamamanın temel nedenlerinden biri, ayrıntılı araştırmalara dayalı, çok yönlü kullanımlara olanak veren, değişik ölçeklerde planların ülke bütününde bugüne kadar “istenilen nitelikte ve sayıda üretilememiş” olmasıdır. Üretilen planların uygulama şansını artıracak “güçlü bir örgütlenmenin de bulunmayışı”, bu konuların gerekliliğine inanmış kesimlerin sürdürdükleri çabaların somut sonuçlara ulaşmasını, olumlu örneklerin geleneğe dönüşmesini önlemiştir. Sürekliliği sağlayıcı yasal donatıdan yoksun oluşumuz, her seçimden sonra değişen kadroların yaklaşımlarıyla kentler yeni biçimlere bürünmektedir. Tasarım-uygulama sürecinde “ileri hedefleri içerecek, yeni girdilerle beslenecek” bir yaklaşıma şans tanınmaması, kentlerin yaşam kalitesinin yükselmesi, inceliklerle donatılması olanağını sürekli sınırlı kılmıştır.


Bugün hangi ölçekte yerleşme yerine giderseniz gidin, günlük işlemlerle ilgili yürürlükte olan bazı plan ve belgelere rastlarsınız. Ancak bunların büyük bir bölümü “uzun dönemli gelişmeleri içermekten uzak”, günlük başvurulara cevap vermek üzere kullanılan belgelerdir. Oysa kentler, “yaşamlarını zenginleştirecek”, “her evresinin belirlendiği”, “açık ve kavranabilir nitelikte”, “tartışılarak alınmış kararlara yaslanan” planlara gereksinim duymaktadır. Bu temel girdilerle yola çıkan bir çalışma, Isparta’nın Yalvaç ilçesinde denenmektedir. Ulaşılması gerekli her türlü bilimsel verilerin derlenmesiyle başlayan, ardından Yalvaç ve yakın çevresinin tüm varlığının değişik başlıklar altında toplanmasıyla birlikte tartışmaya açılan “Yalvaç/ Kültürel-Doğal Değerlerin Korunması-Geliştirilmesi ve Turizmin Çeşitlendirilmesi Projesi” önemli bir noktayı daha gündeme getirmiş bulunmaktadır. Bu önemli nokta, planlama sürecinde her alandan somut örnekler verilerek uygulamaların tasarımla birlikte sürdürülmesi, kavranabilir olmasının sağlanması, yaşama geçerken her kesimden katılımın güçlendirilebilmesidir.


Bunun somut yansıması, projede yer alan kurum-kuruluş-kişilerin varlığından da anlaşılmaktadır. Yalvaç Belediye Başkanı Yüksek Ziraat Mühendisi Tekin Bayram’ın özel kimliğinin sağladığı açıklıkla, Mimarlar Odası Antalya Şubesi ve ÇEKÜL Vakfı projenin sorumluluğunu yüklenerek, farklı bir yaklaşımı egemen kılmayı başarmış bulunmaktadırlar. İçişleri-Kültür-Turizm bakanlıkları, Isparta Valiliği, Ankara-Akdeniz-Çukurova üniversitelerinin katkılarıyla, bir bakıma Eğirdir-Beyşehir- Kovada göllerinin sınırladığı bir coğrafyada Yalvaç’ın değerlendirmeye alınması olanağı doğmuş, çıkış noktası şöyle belirlenmiştir: “Bu proje, Yalvaç’ın kimlikli bir kent olarak yaşaması-gelişmesi yolunda önemli bir adım olacak, korunarak geliştirilecek kültürel ve doğal değerleriyle Yalvaç’ı turistik bir çekim odağı konumuna getirecektir. Ülkemizin içinde bulunduğu bugünkü ortamda, Yalvaç halkının toplumsal kalkınmasının da hızlanması sağlanacaktır. Projenin, ülkemizin ‘Yirmibirinci Yüzyıla’ hazırlanmasına katkı koymasının yanı sıra, ülkemizdeki kentlere de örnek bir proje olması amaçlanmıştır. Çünkü proje, tek başına kültürel ve doğal mirasın korunması projesi değildir. Turizmin tek başına geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi projesi de değildir. Proje, sadece bölgesel bir ekonomik kalkınma programı da değildir. Bu projenin bu üç konuyu da içine alan kapsamlı bir proje olması amaçlanmaktadır”.


Koordinatörlüğünü mimar M. Osman Aydın’ın, yöneticiliğini yüksek mimar Lütfiye Serap Yılmaz-mimar Özge Köksal-mimar Recep Esengil’in yükümlendiği projenin adım adım yaşama geçmeye başlamasında, bir bölümünün bitirilme aşamasına gelmiş olmasında, Belediye Başkanı Tekin Bayram’ın değişik kesimleri harekete geçirmesinin, katılımı çok yönlü sağlamasının, büyük payı olduğu gözükmektedir. Bu yıl, projenin küçük bir biriminin “Tarihi Kentler Birliği Duyarlılık Ödülü” alması, zamanı doğru kullanma, tasarımla uygulama arasında güçlü bağ kurma açısından, diğer kentlere önemli bir işaret olmaktadır.


Bu gelişmeleri kanıtlayacak örnekler, her noktada karşımıza çıkmaktadır. Kent merkezi tümüyle ele alınmakta, kamu ve sivil yapılarla kentin tarihsel-kültürel dokusunu ilk bakışta algılama şansı yaratacak nitelikte yeniden donatılmaktadır. Bu doğrultuda başta Kaş-Görgü-Kızılca mahalleleri olmak üzere geleneksel konutların yoğun korunduğu tüm mahalleler yeniden taranmakta, bazı sokaklarda “cephe onarımları” başlamış bulunmaktadır. Kesintisiz sürecek bu çalışmalarda “Yaz Okulu” öğrencilerinin katkıları ayrı bir anlam taşımaktadır. Benzer durum anıtsal yapılar için de söz konusudur. Bir geleneksel konutun “Çevre Kültür Evi” olarak tüm bu eylemlerin merkezi olması için onarıma alınması, benzer bir yaklaşımla tarihi “Yalvaç Hamamı”, “Eski Deri Fabrikası” ve diğer yapıların yeniden değerlendirilmesi, geçmiş özlü birikimlere farklı bakmanın gerekliliğini ortaya koymaktadır.


Kentin derinlikli geçmişini günümüze bağlamada en ağırlıklı noktalardan biri de “Pisidia Antiocheia” antik kentidir. Düne kadar hemen hemen büyük bir bölümü toprak altında kalmış olan ünlü kentin Yalvaç Belediyesi’nin büyük destekleriyle ve Kültür Bakanlığı tarafından yapılan kazılarla ortaya çıkarılması, önemli bir birlikteliğe işaret etmektedir. Bir bilim kurulu tarafından çok yönlü değerlendirilmeye alınacak olan kentin, kapıları, birbirinden önemli yapıları, “kültür ve inanç turizmine” büyük katkı sağlayacak niteliklerle yüklü bulunmaktadır. Aziz Paul’ün üç yolculuğunda da buraya uğraması, burada verdiği vaazlarla herkesi hıristiyanlığa çağırması, milattan sonra 324 yılında iki kilisenin burada yapılması, daha şimdiden yoğun bir ilgi odağı olmasını sağlamış bulunmaktadır. Yalvaç’ın bitişiğinde bulunan bu çok önemli antik kentin yanı sıra, biraz dışında, Eğirdir ve Beyşehir göllerinin birlikte görüldüğü tepede bulunan, hemen bir bilim kurulunun korumaya ve değerlendirmeye alması gereken “Men Tapınağı ve çevresi”, projenin ağırlıklı noktalardan birini oluşturmaktadır. Bilindiği gibi, Eğirdir Gölü’nün kuzey bölümü Hoyran Gölü adıyla anılır, doğal güzellikleri, etrafında ve Limia Adası’nda bulunan tapınak ve mezar anıtlarıyla, bir diğer değerlendirilecek alandır. Bu nedenle projede özel yer verilmiş, kültürel varlıkların bütünleşmesi sağlanmıştır.


Kent merkezinin ve çevresinde bulunan arkeolojik alanların zengin doğal dokuyla bütünleştirilmesi, ayrıntılı incelemeye alınmış olması, doğa-tarih-kültür dengesi açısından sağlıklı bir yaklaşım olarak gözükmektedir. Bu doğrultuda Yalvaç Belediyesi, kentin çevresinde büyük bir orman oluşturmuş, içinde Mario Kepholon Savaşı’nın, Anadolu Tarihi’nin canlandırıldığı bölümlerle, bir doğa-kültür alanına dönüştürmeyi hedeflemiştir. Tüm bu birikimlerden öncelikle Yalvaç halkının yararlanması için yapılan düzenlemeler arasında “Kent Kapıları”, “Hisarardı Piknik Alanı”, kanal boyunda “Sevgi Yolu/Uygarlık Bulvarı” başta gelmektedir. Salur ve Masır mahallelerinde ekotarımın, geleneksel sanatlarla ilgili atölyelerin, pansiyonculuğun geliştirilmesi, hemen hemen her mahallede kadınların yönettikleri bir “buluşma-dayanışma merkezi” olarak örgütlenmiş fırınların yaşama geçmiş olması, bu arada “Yalvaç Kent Tarihi Müzesi” konusuna bir başlangıç olarak, tüm geleneksel sanatların-zanaatların saptanması-yaşatılması-değerlendirilmesi, Yalvaç’ın kimliğini oluşturan ailelerin belgelerinin toplanması, yaşamını Yalvaç’a adamış kişilerin saptanarak değerlendirilmesi çalışmalarıysa, projeye koşut sürdürülmektedir.


16-17 Ağustos tarihlerinde ise Türkiye’nin bilim-kültür-düşün-sanat-siyaset alanındaki birikimli kimliklerinin Yalvaç’ta yapacakları toplantıda, “saptanan hedefler”, “hedeflere ulaşmada denenen yol”, tüm ayrıntılarıyla tartışılacak ve “diğer kentlere örnek olma şansı” üzerinde durulacaktır. “Bir Kentin Geleceğe Kimlikli Taşınması/Yalvaç Buluşması” başlıklı bu toplantının sonuçlarının, Yalvaç’a olduğu kadar diğer kentlere de katkı sağlaması beklenmektedir...