Perşembe, Kasım 15, 2001

BİR BAŞKENTE YENİDEN BAKMAK...


Kırk yıl önce yazdığım “Anadolu Kentleri” kitabımın Edirne bölümünü şöyle bitiriyorum


“Dünya sanatının en büyük yapıtlarının bulunmasına rağmen, insan bırakılmış bir eski başkent görmek isterse Edirne’ye gitmeli. 1700’ü aşan yapıtından nelerin kaldığını, her şeyin nasıl el etek çektiğini sorup soruşturulmalıdır. Dünyaya söz dinleten, gülünce herkesin güldüğü, ağlayınca herkesin ağladığı sultanların görkemli saraylarının yerinde boy gösteren buğday başaklarının hışırtılarını dinlemelidir. Bir kent bu kadar yalnız, bu kadar içine dönük ömür sürebilir. Çağ gelmiş dayanmış, koşullar değişmiş, uzun yıllar yanlış yere ‘sınır kentidir’ diye bırakılmış, el vurulmamış. Günümüzde değerlerin değiştiği, tehlikenin her yerde bir olduğu düşüncesi gelip dayanmamış. ‘Yüzyıllardır hep o gün gördü, şimdi koşullar değişti’ denip, kıyılarda bırakılmış. Meriç, Tunca, Arda her yıl doğanın baş kaldırdığı aylarda alıp götürecek, getirip bırakacak bir şeyler arıyor. Doğanın büyük yalnızlığını anlatmak için yükseklere, kabuğuna çekilmiş kente ulaşmak istiyor. ‘Eriyen karlar gibi, bütün sıkıntılar akıp gitsin’ demek istiyor...”


İnsan yaşamının kısa aralığında bir kente bakmak, büyük değişmelerin ancak küçük bir dilimini görmek demektir. Oysa bu yarım yüzyıl içinde öyle olmadı. Birbirinden ilginç özelliklerle yüklü kentler, kısa sürede tekdüze bir yaşamın tutsağı oldular.

Edirne böylesi olumsuzlukların ağır bastığı bir ortamda, doğruyla yanlış arasında bir çizgide yaşamını belirlemeye çalıştı. Kırk yıl önce bırakılmış bir sınır kentinin sessizliğinden yakınan bir kişi olarak bugünün ortamına baktığımda, daha soğukkanlı yargıya ulaşmanın kaçınılmazlığını görüyorum. Belki bu akıl almaz yanlışlarla yüklü yarım yüzyıl, Edirne’yi daha farklı değerlendirmeme neden oluyor.

Geçmişin birikimleri dikkatli izlendiğinde, dünya toplumları içinde Türkiye’nin, kültürünün sağladığı büyük olanaklarla, çok farklı noktalarda durması, kendini farklı noktalara taşıması gerekiyordu. Kırk yıl önce Türkiye’yi bir bütün olarak görmeye çalıştığımda, sürekli altını çizmeyi kaçınılmaz görev bildiğim temel nokta, ülkenin her ölçekte yeniden tasarlanmasının gerekliliğiydi. Bugün ÇEKÜL Vakfı’nın “kent-havza-bölge-ülke ölçeğinde planlama”, “kamu-yerel-sivil-özel birlikteliği” başlıkları altında oluşturmaya çalıştığı “yeni gündem”in ilk denemelerinin o yıllarda Edirne odaklı ve öncelikli olması da bir rastlantı değildi.

Gerçekten kırk yıl önce, bilimsel ortama “değişik kavram ve başlıklarla yeni eylem alanı yaratmak” isteyen bir kimlik olarak, Edirne’yi, doğal zenginliği, kültürel birikimi, henüz sağlıksız gelişmelere uğramamış varlığıyla, Trakya’nın ağırlık merkezi olma niteliğinin güçlendirilmesini, tutkuyla savunuyordum.

Bu tutku, değişik eğriler çizerek yine sürüyor. Meriç, Tunca, Arda’yı aşan köprülerin altından artık özelliği değişen sular akıyor. Bu arada Trakya’nın bereketli toprakları da hızla gücünü yitiriyor!.. Trakya, geçen zaman aralığında bölge ölçeğinde tüm birikim ve değerleriyle tasarlanma olanağı bulamasa bile, Edirne odaklı bir kültürel bütünlüğe yöneliyor. Başta Trakya Üniversitesi’nin varlığıyla, eğitimin bölgede yaygınlaştırılması eylemlerine tanık oluyor. Balkan ülkeleri arasında yeni ilişkilerin kurulmasıyla, sınırlar dünkü görünümünden uzaklaşıyor.

Edirne, bu gelişmelerin ışığında, yıllardır özlediğimiz ve kamu-yerel-sivil-özel kurum/kuruluş/kişilerin birlikteliğiyle gerçekleştirmeye çalıştığımız girişimleri ne oranda yaşama geçiriyor? Bu sorunun yanıtı Trakya Üniversitesi’nin kente yerleşme ilkesiyle başlıyor, Edirne Valiliği’nin bir dizi öncelik içeren gündemiyle zenginleşiyor, Belediye’nin kentin önemli parçalarını birbirine bağlayıcı projeleriyle bütünlüğe ulaşıyor.

Biraz gerilere gidip düşündüğümüzde, yıllar önce Trakya Üniversitesi kurulurken, büyük bir coşkuyla Edirne’nin kimlikli yapılarını yeni işlevlerle yaşatma çabalarımız, Sarayiçi’nin, Karaağaç’ın, II. Beyazıt Külliyesi’nin kentin yaşamına daha güçlü katılmasını sağladı, yapıların bir bölümü de yıpranmaktan kurtarıldı. Geleceğimizin umudu gençlerimizin bu ortamda eğitim görmesiyle, çevrelerinde yeni bir yaşam biçimi egemen oldu.

Bu süreçte, ÇEKÜL Vakfı’nın değerli üyelerinin Trakya Üniversitesi’nin yanısıra Edirne Valiliği ve Belediye Başkanlığı’na önerdikleri ve yaşama geçmesine katkı sağladıkları bir dizi projenin büyük bir bölümünün gerçekleşmesi, hızla yenilerinin bunlara eklenmesi, “birlikteliğe dayalı güç oluşturma” hedefimizin somut bir işaretiydi.

Edirne’yi dikkatle izleyenler, geçmiş birikime dayalı yeni gelişmelerin temel doğrularını bulmakta güçlük çekmeyeceklerdir. Edirne Valiliği’nin planlı ve tutarlı yaklaşımlarıyla Selimiye Camisi başta olmak üzere, bir dizi özgün özellikler içeren yapıların onarılması ve çevrelerinin düzenlenmesi; Deveci Hanı, Ekmekçioğlu Ahmet Paşa Kervansarayı, Gümrük Karakolu, Hafız Ağa Konağı, Eski Edirne Lisesi, Saadet Hanım Konağı, Zorlutuna Konağı gibi önemli yapıların farklı sorunlarının çözülerek işlevlendirilmesi, kentin adım adım eski kimliğine kavuşturulmasının işaretleri oluyor.

Edirne Belediyesi’nin Türkiye’de ilk kez, 100 yaşını dolduran Belediye Binası ile çevresindeki geleneksel dokuyu, birlikte değerlendiren bir projeyle gündeme getirmesi; Sarayiçi, Kaleiçi, Eski Elektrik Fabrikası, Saraçlar Caddesi ve benzeri kent parçalarını görsel zenginliklerine kavuşturacak ve geliştirecek nitelikte ele alması, yeni yaklaşımın bir başka boyutunu sergiliyor.

Trakya Üniversitesi, rektörlüğünü Karaağaç’a taşıyarak kentin kültürel varlıklarını değerlendirmede, farklı bir bakış açısıyla yeni bir ortam yaratıyor.

Tüm bu örnekler, “Bir Başkente Yeniden Bakmak” başlıklı kısa yazımızı ne anlamda ele aldığımızın güven verici ve somut sonuçları olarak değerlendirilmelidir.

Bütün bu olumlu gelişmeler dışında Edirne de, hiç kuşkusuz yarım yüzyıl içinde değindiğimiz değişik ölçekte planlama eksikliğinden doğan yanlışlara tanık olmuştur. Birlikteliğe ve temel kavramlara dayalı bu yeni anlayış ve eylem planı, kimlikli bir kente ulaşma özlemlerimiz, Edirne’de bir oranda gerçekleştirilebilmiştir. Şimdi hepimize düşen, kalan dokunun zenginleştirilerek korunmasıdır.

Bu yolda kalıcı girişimlere yönelen Edirne Valisi Fahri Yücel, Belediye Başkanı Cengiz Varnatopu, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman İnci ve çevrelerinde katkı sağlayan duyarlı kimlikler Edirne için geliştirdikleri projelerle “sürekliliğin”, “birlikteliğin” gücünü ve önemini somut örneklerle her ortamda kanıtlamaya çalışmaktadırlar. Burada ÇEKÜL Vakfı gibi sivil toplum örgütlerine düşen sorumluluk, ürünün düzeyini yükseltmek, yaşama geçme süresini kısaltmak, katılımı güçlendirmek, “doğa ve kültür öncelikli yeni bir gündemin” kaçınılmazlığını geniş çevrelerin, herkesin varlığının parçası kılmaktır.

Geçmişte Edirne’ye emek verenlerin günümüze en büyük katkısı, ülkemizde gittikçe süreklilik kazanan yanlışlara, doğanın ve tarihin bize bıraktığı doğrularla “dur” diyebilmeyi sağlamalarından kaynaklanmaktadır. Dileğimiz, Edirne’nin bu gelişmelerin öncü örneklerinden biri olmasıdır.



Prof. Dr. Metin SÖZEN
12 Kasım 2001, İstanbul


Salı, Kasım 13, 2001

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI GENÇLİK EĞİTİM PROJESİ 2001/2002

STK Gençlik Eğitim Projesi, Türkiye'deki STK'ların etkinlik ve birikimlerini zenginleştirmeye yönelik olarak The British Council, Connect Youth International ve GSM - Gençlik Servisleri Merkezi işbirliği ile tasarlanmış ve uygulamaya konulmuş bir seminerler dizisi. Alanında uzman İngiliz ve Türk eğitmenler tarafından verilecek olan seminerler; gençler tarafından kurulmuş (üniversite öğrenci topluluğu, kulüp, dernek vb) yapıları ve gençlere yönelik olarak etkinlik gösteren STK'ları bilgilendirmeyi ve eğitmeyi amaçlıyor. 

Seminerlere katılım ücretsiz! 

Ayrıntılar:

Gençlik Servisleri Merkezi Web Sitesi

BİLECİK’TE SEVMEK VE YAŞATMAK…


Bu makalenin yazarı: bu resimde, ortada, montu rüzgarda uçuşan, Bilecik'e önceden gidip, gençleri örgütleyen Hakan Karan!
“Severek yaşamak, hayattaki en büyük meydan okumadır.”
J. Buscaglia
Bilecik’te, geçtiğimiz günlerde “yaşamak” için “sevmek” gerektiğini, sevginin paylaştıkça nasıl çoğaldığını, bu kez biraz farklı olarak, toprakla, fidanla gösterdi insanlar.

Umut dolu yürekler, sıcacık eller, toprakla buluşturdukları fidanların göğe uzanan mutluluğuyla kanıtladılar doğaya olan sevgilerini. Hayat veren doğa, bu kez yeni hayatlar aldı insanın elinden. Bir orman yanmıştı yürekleri kavurarak, bir yeni orman yeşeriyordu kalpleri coşturarak.

Osmaneli’de üniversite-lise-ortaokul öğrencileri, Orman Bakanlığı ve Yargıtay temsilcileri, kamu-yerel-özel kuruluşların yönetici ve mensupları, 12 Ekim günü bir birliktelik mesajı verdiler, yokolan bir doğayı özveriyle, birikimle, emekle yeniden yerine koyabilmenin sevincini yaşadılar.

Kırk kilometre ötede, Bilecik’te aynı duygular, aynı düşünceler, tarihi ayağa kaldırıyor, toprak karış karış eşilerek, bir büyük uygarlığın uyuyan izleri yeniden canlandırılıyordu.

Bilecik son günlerde, doğası ve kültürüyle ayrıcalıklı yerini koruyacağının, üzerinde oturduğu benzersiz mirasın değerini bilen yurttaşlarla güçlü yaşayacağının işaretlerini veriyor.

Tarihin her evresinde üretimin çekim noktası bu topraklarda yasayan insanlar, yaratılan uygarlıkların günümüze gelen sonuçlarının da sorumluluğunu taşıyorlar.

Günümüzde yaşayan büyüklükleri yitirmemek, bereketli doğayı küstürmemek, dünü-bugünü-geleceği nasıl yaşanabilir kılacağımıza karar vermemiz gerekiyor.

Bu aşamada Bilecik halkı, yaratılan bu dayanışma ortamıyla diğer kentlere de örnek oluyor.

Anadolu’ya yurt anlamını yükleyen doğa-tarih-insan bütünlüğü, O’na parçalanamaz bu birlik içindeki değerlerini, insan ruhunun zenginliğine borçlu olduğunu gösteriyor.

Anadolu insanı, sonsuza dek bu birlikteliğin türküsünü söyleyecektir. Yaşadıkça, ürettikçe, paylaştıkça… Ne dedik en basta, severek yaşamaktır hayattaki en büyük meydan okuma !..

Hakan Karan


Beyoğlu Bilinçleniyor!


Beyoğlu Balo Sokak sakinleri, esnafı ve sevenleri 2 Kasım 2001 Cuma günü Balo Sokak Çınaraltı Kafe’de buluştular. ÇEKÜL, Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı’nın yürüttüğü “Temiz Beyoğlu Sokağı” yarışması bünyesinde düzenlenen öğle yemeği, Çınaraltı Kafe ve Adanalılar Kebap Salonu’nun katkılarıyla gerçekleşti. Tanışma ve tartışma amacıyla toplanan Balo sokaklılara Çekül Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen ve Beyoğlu Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş katıldılar. Buluşma yemeğinde sokak sorunları, komşu sokaklar, Beyoğlu’nun kültürel yapısı gibi konular, karşılıklı konuşuldu ve tartışıldı. “Temiz Beyoğlu Sokağı” yarışması, daha temiz sokakların, daha bilinçli esnafın ve aynı sokağın kullanıcısının ortak bir amaç etrafında çalışmasını hedeflediği için, işe ilk olarak sokak sakinlerinin bir araya getirilmesi ile başlandı...

Haber: Görkem Kızılkayak- Müge Arslan



toplantıya katılanları yakından görmek için lütfen tıklayın!Toplantıya katılanlar...

Resmin büyügünü görmek için lütfen tıklayın Metin Sözen konuşurken...



MARDİN’DE MİMARİ DOKUNUN KENT KİMLİĞİYLE UYUMU SAĞLANIYOR...


Geçtiğimiz günlerde Mardin Valisi Temel Koçaklar imzasıyla yayımlanan genelgeyle, tüm kentte ve özellikle SİT alanındaki kamu kurum ve kuruluşlarının bina cephelerinin boyanmasında mimari dokuyla uyumlu renk seçimi için Valiliğin ya da Belediye’nin görüşünün alınması gerekli görülüyor.

Vali Temel Koçaklar genelgede, kamu kuruluşlarının binalarını kentin siluetini olumsuz etkileyen renklerle boyamaları halinde 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri gereğince yetkililer hakkında hukuksal işlem yapılacağını da bildiriyor.

Aynı yazı içinde, SİT alanındaki özel işyerleri ve konutların da benzer şekilde duyarlı ve kentin kimliğine uygun önlemler almaları için Belediye Başkanlığı’nın da harekete geçmesi gerektiği vurgulanıyor.

Mardin’in özel varlığına uygun yaşatılması yolundaki bu tür duyarlı yaklaşımların örnek olmasını ve diğer tüm kentlerde de yaygınlaşmasını diliyoruz...


Çarşamba, Kasım 07, 2001

İYİ HAVADİS: Tüm Temsilcilikler ve gönüllülerimizle "on-line" oluyoruz!

Değerli Çekül Temsilcileri! 

http://groups.yahoo.com/group/cekuliletisim adresine gidip haberleşme grubumuza katılabilirsiniz!

İlk mesaj Çekül Kapadokya temsilciliğinden geldi...

Kapadokya'dan, Sayın Mustafa Kaya'dan gelen mesaj:



M.KAYA - ÜRGÜP- Kapadokya ÇEKÜL temsilciliğimiz iki yıl kadar önce bir çalışma grubu oluşturarak etkinliklerine başladı. Nevşehir, Ürgüp, Uçhisar, Avanos ve
Göreme'den katılan gönüllüler ilk olarak Kapadokya'daki yıkım ve kirlenmelerin tarihsel süreç içerisindeki bir değerlendirmesinin rapor olarak hazırlanmasını kararlaştırdılar. Bu raporun il ve ilçe ile kasaba belediye başkan, meclis üyeleri ve STK nın yönetimlerine saydam gösterisi ile anlatılmasını; daha sonra da bu çalışmanın seçilmiş örneklerini bir kitap olarak yayınlamayı kararlaştırdı. (Kitap olarak yayınlamak için sponsor aramalarımız devam etmektedir.) 1701 yılından günümüze dek Kapadokyadaki
bozulma ve yıkımları ve geleceği hakkındaki tasarımları görsel olarak sunması, yörenin tarihsel ve kültürel dokusunu korumak isteyenler için önemli bir kanıt ve güç kaynağı oluşturacaktır.

Yerel tarihin öneminden yola çıkarak Kapadokya'yı yerli halkına tanıtmak, böylece korunması yönünde bilinçlendirmek için okullarda saydam ve video gösterili konferanslar düzenlendi. 2000 İnanç yılı dolayısiyle Ürgüp Belediyesinin organizesi ve Kültür Bakanlığının parasal katkısı ile "İnaçlar Kavşağı Kapadokya-Ürgüp" kitapçığı basıldı. Kitapçıkta, Kapadokya Aziz ve Dervişlerinin insanlığın ahlaksal gelişimi uğruna verdikleri uğraşları konu edinen iki makale ve fotoğraflar yer alıyor.

Kapadokya'daki yoğun eski ev restorasyonlarındaki hataları gören Kapadokya temsilciliğimiz, bu konuyu uzun vadede çözebilmek için Ürgüp Meslek Lisesinde yaygın eğitim düzeyinde restorasyon bölümü açılması fikrini geliştirerek, MEB Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü'nün ilgileri sayesinde 2000-2001 öğrenim yılında Restorasyon Bölümünün açılmasına fikirsel katkı sağladı. Şu anda ilk,orta ve lise mezunu 40 gencimiz öğretimini sürdürmektedir. Öğretimde özellikle yörenin kaya ve taş yapısına uygun restorasyonun ilkeleri uygulamalı olarak verilmektedir. Gelecek yıl da dört yıllık meslek lisesi olarak örgün eğitime geçmesi Milli Eğitim Bakanlığınca planlanmıştır.

ÇEKÜL Kapadokya Temsilciliği :
ADRES: Fabrika Cad. Turkcell Bürosu, 50400-Ürgüp
Tlf : 0.384.341 35 12
Belgegeçer: 0.384. 341 36 00
e.posta : mkaya47@hotmail.com




Çekül Merkez Ofisten Müge Arslan'ın Japonya'daki bir web sitesine gönderdiği İngilizce tanıtım yazısını CEKUL ALBUMU'ndeki dosya arşivine yükledik. Gereksinim duyanlar şu linki tıklayarak dokumana ulaşabilir! Çekul İletişim Haber Listesi'nin kurulmasına da önayak olduğu için, Müge'ye teşekkürler!