Cumartesi, Nisan 20, 2002

“22 NİSAN DÜNYA GÜNÜ” ve TÜRKİYE ETKINLIKLERI- (TARİHÇE)




“Kim demiş dünyayı değiştiremezsiniz diye?
Bir tek insan bile dünyayı değiştirebilir!”



Nasıl başlamıştı?

1970'de Harvard Hukuk Fakültesi öğrencisi iken, yukarıdaki sloganla ortaya çıkan ve her 22 Nisan'da dünya üzerinde milyonlarca kişinin katıldığı "Dünya Günü" etkinliklerinin isim babası olan Denis Hayes, 32 yıldır, hâlâ Dünya Günü projesinin başında. Denis ve arkadaşı Mark Dubois, 1970’de yerkürenin selameti açısından, yalnız Amerika'da değil, bütün dünyada konuya dikkat çekmek ve hareketi küreselleştirmek için, “yaşgünü” ("Birthday") sözcüğünden esinlenerek "EarthDay" kavramını bulmuşlar... Dünyanın simgesel yaşgünü... 22 Nisan'da ABD'de 20 milyon kişiyi harekete geçirmeyi başarmışlar. Senatör Gaylord Nelson da onları desteklemiş. Nelson, 22 Nisan 1970’te yaptığı konuşmada "Kirlenmiş kırlar özgürlüğün antitezidir!" diyerek "özgürlükler ülkesi"nde ilk "Temiz Hava Yasası"nın çıkmasını sağlamış...

Mark Dubois ve ÇEKÜL

Mark Dubois’yı, Türkiye, "Dünya Günü" hareketinin Genel Koordinatörü iken, 1990’de tanımıştı.. O yıl, iletişim teknolojileri şimdiki ile kıyas kabul etmeyecek kadar geri olduğu olduğu için, Mark “faksa kuvvet” bütün dünyaya mesajlar iletiyor, dünyayı harekete geçirmeye çalışıyordu. O vakit, ekip olarak buldukları tüm parayı, dergi, eğitim malzemesi, hazır projeler, basın bülteni örnekleri ve benzeri formatlarda basılı malzemeye dönüştürüyor, kalanını da onu dünya üzerinde bu malzemeden yararlanacaklara gönderebilmek için posta parası olarak harcıyorlardı... Mark daha sonra 1993’de Türkiye'ye gelmiş, Çoruh nehrinde yapılan bir raftinge katılmış, Ankara'da yapılan bir seminerde de nehir kirliliği konusunda bildiri sunmuştu... O sıralar kuruluş aşamasında olan ÇEKÜL Vakfını tanıyıp “7 Ağaç Ormanları”, "7 Bölge 7 Kent" projelerinden çok heyecan duyan Mark, 2000 yılındaki "Dünya Günü”nde Seattle’daki Merkez Komite’ye Türkiye'deki etkinliklerin ÇEKÜL tarafından koordine edilmesini önermiş ve öneri kabul edilmişti… Nitekim, 2000 yılındaki Türkiye’deki etkinliğin ABD’de de “iz bırakması” üzerine, bu yıl bazı görevlerini gençlere devreden Mark Dubois, İstanbul’daki ABD Başkonsolosluğu’nun da desteğiyle, ÇEKÜL’ün daveti üzerine Türkiye’ye geliyor ve Dünya Günü mesajını 21 Nisan’da Istanbul’dan, 22 Nisan’da da Mudanya’dan Türkiye’den dünyaya veriyor...

Dünya Günü 2000 ve Türkiye

1990'da dünya üzerinde toplam 250 milyon kişiyi harekete geçiren Dünya Günü komitesi, 2000 yılında Seattle'daki merkezden, 184 ülkede planlanan etkinlikleri koordine ederek 5 milyar insanın Dünya Günü’ne katılımını sağladı. 2000’in teması "Temiz Enerji. Şimdi!" idi... Konu kendi içinde alt başlıklara ayrılıyordu: Akıllı Enerji, Güvenli Enerji, Akıllı Ulaşım, Temiz Yatırımlar.
Dünya Günü 2000’de, Çin, Kore, Japonya gibi ülkeler olayın kaynak ülkesi ABD’ni bile gölgede bırakacak kadar etkin ve güçlü projelerle aylar öncesinden harekete geçmişlerdi... ÇEKÜL’den oturup baktığımızda, Türkiye’de daha önce pek de o kadar bilinmeyen bu küresel projeye, doğrusu Türkiye’nin ne ölçüde olumlu yaklaşacağını düşünmedik değil... ÇEKÜL', 200 dolayında kişi, kurum ve kuruluşa bu konuda mesaj iletti. Önce sessiz bir dönem yaşandı. Ne var ki, “7 Bölge 7 Kent” projesi etrafında çevrelerine kök salan ÇEKÜL temsilcileri devreye girip, kamu/yerel/sivil birlikteliği harekete geçirilince iş birden değişti... Bu arada ÇEKÜL’ün çağrıda bulunduğu diğer sivil toplum kuruluşlarından 30 kadarı da kendi düzenleyecekleri etkinlikleri bildirdiler… Bu etkinliklerin neler olduğu Internet üzerinde başlatılan bir haberleşme listesinden günü gününe duyuruldu. Sonuçta Türkiye, üzerinde birer ya da birden fazla “Dünya Günü 2000” etkinliği düzenlenen 200’e yakın noktası ile dünya sıralamasında ilk beşe girdi...

Dünya Günü’nün Türkiye için önemi

ABD’den başlayıp dünyaya yayılan bu projenin Türkiye için ne önemi var? ABD her konuda her zaman hem ilk olumsuz adımı atan, hem de sonradan “aman” diyen ülke değil mi? Biz kendi çevremizi korumak için niçin ABD kaynaklı bir projeden medet umalım?
İşte “Dünya Günü”nün önemi bu sorunun yanıtında saklı zaten. Evet öyle. Ama bu ‘70’li gençler, ABD diye başladıkları çevre sorununun, aslında siyasal sınırlarla çevrili olmadığını ilk farkedenlerden olup, başka konularla zaman harcamadan bütün kaynaklarını bu küresel konunun küresel iletişimine yoğunlaştırdıkları için, içten ve paylaşımcı oldukları için bu kadar insan her yıl 22 Nisan’da kırlara dökülüyor... Türkiye’nin de bu ortak heyecanı hissedip, “dünyalı” olduğunu gösterdiği -belki de ilk ve tek- etkinlik bu...
Ne var ki, projenin asıl amacı aslında bir “bayram geldi-hoş geldi” havasının çok daha üzerinde ve çok daha ciddi... “Dünyanın yaşgününü kutlama” formatı, bu ciddiyete tatlı tatlı dikkat çekmek için bir vesile...
7’den 70’e her insan ve her türlü kurum için bu konuda alınacak önlemler, uygulanacak projeler, plan ve programlar orada; Dünya Günü komitesinin Web sitesinde durup duruyor. Tek yapılacak şey, o siteye (www.earthday.net) girip, onları bulundukları raflardan (!) bilgisayarlara indirmek!
Amerika’yı yeniden keşfetmeden hem de...

Dünya Günü 2001

2001'de tema “Temiz Enerji” olmakla birlikte, alt başlıkları daha farklıydı: "İnsan Hakları ve Çevre", global ısı artışı ve su seviyesinin artmasıyla doğal yaşamı tehlikeye giren, yokolma tehdidi altındaki ada hükümetlerine destek bağlamında; "Bir Ada Evlat Edinin", "Temiz Enerji Proje Sponsorlukları", "Nükleere Hayır", "Etkin Enerji Tüketimi" ve havayı kirleten motorlu taşıtlardan uzak "Araçsız Günler".

2001’de hem ABD’deki ana komite, hem ÇEKÜL, hem Türkiye’deki bütün “Dünya Günü”severler çok keyifli değildi. Ana komite keyifsizdi, çünkü, sponsorları onlara 10 yılda bir kesenin ağzını açıyorlardı dünyayı ayağa kaldırmaları için. 10. yıl, 20. yıl v.b. gibi... Yine de Japonya’da “ASAP 21” başlığıyla girişilen bir proje ilginçti. (“Action for Sustainable Asia Pacific 21”, Web adresi: http://www.asap21.org/ ) Kikuko Mizuno’nun yönetimindeki bu ekip, dünyada gelmiş geçmiş tüm “Dünya Günü” etkinliklerinin bir görsel/işitsel arşivini oluşturdu, bütün dünyadan elektronik posta ekinde görüntü ve ses kayıtları topladı... 4 gün süren bir küresel elektronik sergi ile bu görüntüleri dünyaya sundu...

Türkiye’ye gelince “kriz” yüzünden keyifsizlik had safhadaydı. Ona rağmen, önemli bir etkinlik Çorum’da gerçekleştirildi ve pek çok sivil toplum örgütünün katılımıyla iki gün süren bir sempozyumdan sonra 22 Nisan 2001’de bir “Dünya Günü 2001 Bildirgesi” yayınlandı (Bkz. http://www.cekul.org/2001/corum.asp ). Keza Kemaliye, Sivas, Gümüşhane, Konya ve Muğla Çekül Temsilcilikleri çeşitli etkinlikler düzenlediler. (Bkz. http://www.cekul.org/2001/etkin.asp ) Orman Bakanlığı, 2000 yılında ÇEKÜL’ün “7 Ağaç Ormanları” kampanyasından esinlenerek başlattığı “7+17 Dünya Günü Ormanları” için ağaç dikimlerine 2001’de de devam etti.

“Evimizi Koruyalım” ve Dünya Günü 2002

2002’nin teması bu. “Evimiz”den kasıt, “yerküre”. Bu yıl, özellikle toplu ulaşım sistemleri kullanılarak hiç değilse şehirlerdeki yaşamın daha az zarar verici olmasına dikkat çekiliyor. “Gelişmeyi Yeniden Tanımlamak” kuruluşu ile (www.redifiningprogress.org ) işbirliği içinde yapılan “Ekolojik Ayakizleri Anketi”, varolan üretim-tüketim düzeni ve günlük alışkanlıkların yaşanan çevre üzerindeki etkilerini ölçüyor. Şu anda insanların çevreye yaptığı olumsuz etkinin yerkürenin kaldırabileceğinden %30 fazla olduğu saptanmış. (Örneğin bu anketi İstanbul’da yaşayan biri olarak yanıtladığımızda, “herkes sizin gibi yaşasa bu yerküreden 6 adet daha olması gerekirdi” sonucu çıktı! Bkz: anket ) Dünya Günü komitesi, bu anketin sonuçlarını değerlendirip, Johannesburg’ta yapılacak Dünya Zirvesi’ne alternatif bir oluşumda sunacak.

2002’nin ana teması, Dünya Günü Türkiye Ulusal Koordinatörü ÇEKÜL Vakfı’nın kuruluş amacı ile çok örtüşüyor: doğal ve kültürel çevreyi, birbirinden soyutlamadan koruma ve yaşatma... İşte bu nedenle, ÇEKÜL’ün “7 Bölge 7 Kent” projesi kapsamında, Mudanya’da, içinde bulundukları doğal çevre ile birlikte bir bütün olarak ele alınıp onarılan bir dizi tarihi yapı ve bu arada ÇEKÜL Çevre ve Kültür Evi olarak hizmete girecek yenilenmiş yapının açılışının Dünya Günü ile aynı tarihte yapılması kararı alındı... Yukarıda da değinildiği gibi, bu yılın Dünya Günü’ne Türkiye’de girecek olan Mark Dubois ile, ÇEKÜL, önce 21 Nisan’da İstanbul’da, Çatalca’daki 7 Ağaç Ormanları’nda geleneksel dikim törenini yapıp, sonra 22 Nisan için Mudanya’ya hareket edecek. Bursa ve Mudanya’daki ÇEKÜL temsilcilikleri, Bursa Valiliği, Bursa Büyükşehir ve Mudanya Belediyelerinin evsahipliğinde, Mudanya’da düzenlenecek törende, halk oyunları, bisiklet yarışı, çeşitli sergiler, bir söyleşi, “7 Bölge 7 Kent” başlıklı bir dia ve Uludağ Üniversitesi ile işbirliği içinde bir belgesel gösterimi, onarımı tamamlanan eski Karakollar ve “Çekül Mudanya Araştırmaları Merkezi” olarak hizmete girecek evin açılışı gibi etkinlikler yer alacak... Ayrıca Orman Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan da Mudanya’ya gelecek ve “7+17 Dünya Günü Mudanya Ormanları”nın ilk fidanını dikecek. Kastamonu, İzmir, Antalya, Çorum ve Tokat’daki ÇEKÜL temsilcilikleri de çeşitli etkinlikler düzenliyorlar. Mark Dubois’nın Türkiye’den vereceği Dünya Günü mesajı dahil, tüm bu etkinliklerin görüntüleri Mudanya’da toplanıp, internet üzerinden canlı olarak tüm dünyaya yayınlanacak.

Dünya üzerinde pek çok noktada insanlar öldürülürken...
Dünya üzerinde pek çok ülkede, doğal kaynaklar sorumsuzca tüketilip, atmosfere zehir saçılırken...
Dünyanın bir bölümü bu koşullara rağmen refah, geri kalanı açlık ve sefalet içinde yaşamaya çalışırken...
Son duyarlı ve namuslu insan “ben yoruldum artık” demeden, hala umut var...
Herkesi “Evimizi koruyalım” başlığı altında birleşmeye ve bu gidişi değiştirmek için önce kendi alışkanlıklarını değiştirmeye çağırıyoruz!

ÇEKÜL
-Çevre ve Kültür Değerlerini
Koruma ve Tanıtma- VAKFI

Cuma, Nisan 19, 2002

MARK DUBOIS TÜRKİYE’DE...





Bilindiği gibi, ilk kez ABD’de, 1970 yılında “Gezegenimizin yaşgünü” ilan edilerek kurulan ve 32 yıldır bütün dünyada yaygınlaşan “22 Nisan Dünya Günü”, bu yıl da “Evimizi Koruyalım” sloganı ile kutlanıyor. Bu hareketin kurucularından Mark DUBOIS, Dünya Günü Türkiye Ulusal Koordinatörü ÇEKÜL Vakfı’nın konuğu olarak bugün (19 Nisan) Türkiye’ye geliyor. Dubois, İstanbul ve İnternet üzerinden canlı olarak bütün dünya’ya yayınlanacak olan Mudanya’daki etkinliklere katılarak, “Dünya Günü” mesajını, Türkiye’den verecek.

Mark Dubois, 21 Nisan 2002, Pazar günü, ÇEKÜL’ün Çatalca’daki “7 Ağaç Ormanları”nda yapılacak geleneksel fidan dikimine de katılıyor. Yarınki Kastamonu töreni ile birlikte, o gün kayda alınacak bu tören, 22 Nisan’da Mudanya’da uydu üzerinden yapılacak “web-yayını” ile tüm dünyaya canlı olarak duyurulacak...

Doğal ve kültürel çevreyi birbirinden ayırmadan korumayı ilke edinen ÇEKÜL, bu yılın sloganındaki “ev” kavramını tarihi evlerle örtüştürerek, temel etkinliği 22 Nisan’da Mudanya’da düzenledi. Böylece Mudanya’da yenilenen tarihi yapıların ve bunlardan biri olan “Çevre Kültür Evi ve Mudanya Araştırmalar Merkezi”nin açılışı Dünya Günü’nde yapılmış olacak. Aynı gün Orman Bakanı da “7 + 17 Dünya Günü Mudanya Ormanları”nın ilk fidanını dikecek. Etkinlikler, 23 Nisan Salı sabahı, Cumalıkızık’taki tarihi evlerin görülmesinden sonra İstanbul’da sona erecek. Tokat, Cizre, Muğla ve Çorum’daki Çekül temsilcileri de bulundukları yerlerde çeşitli etkinlikler düzenliyorlar.

Ayrıntılı bilgi için: Tel: 212- 249 64 64
(e-posta: cekul@cekulvakfi.org.tr , fugen.akkemik.@cekulvakfi.org.tr )

Mark Dubois ile temas kurmak isteyenler için: (Dubois, İstanbul’da Armada Otel’de kalacak olup, yarın –20 Nisan- İstanbul’da basınla özel görüşmeler yapacak. Armada Tel: 212-638 1370)


Not: Başta “evsahipleri” Bursa Valiliği, Bursa Büyük Şehir ve Osmangazi Belediyeleri, Mudanya Kaymakamlığı ve Mudanya Belediyesi olmak üzere, etkinliğe katkılarından dolayı, İstanbul ABD Başkonsolosluğuna, MAS Matbaasına, Armada Otel’e, VTR'ye, Özgür Uçkan ve Capital Events’e, ve "Çekül Çevre ve Kültür Evi Broşürü" için MR-MAKRO'ya teşekkür ediyoruz.


MARK DUBOIS YAŞAM ÖYKÜSÜ...



Çevre araştırmacısı ve eğitimcisi, nehirlerin sihrini ve güzelliğini çok geniş bir insan gruplarıyla paylaşan bir Nehir rehberi...
WorldWise - e-mail: mdubois@earthday.net

Deneyim

1998-2000: Earth Day (Dünya Günü) 2000- Uluslararası Koordinatör
184 ülkeden 4500 kuruluş ve 5 milyar kişinin etkinliğe katılımını sağladı...

1991-1998: WorldWise - Kurucu ve Yönetici

Dünya Bankası ve /IMF fonlarından sivil toplum kuruluşlarının da yararlanabilmesi için yürütülen WorldWise kampanyasının kurucusu ve yöneticisi. 145 ülkeden, 1750 örgütü içeren “Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Rehberi”ni yaptı.

1989-1990: Earth Day (Dünya Günü) 1990 - Uluslararası Koordinatör
141 ülkeden 200 milyon kişinin etkinliğe katılımını sağladı.

1984-89: Uluslarası Nehirler Ağı (IRN) ve Dünya Nehirleri Dergisi kurucu ortağı ve yönetmeni
IRN, genellikle üçüncü dünya ülkelerindeki çevre düşmanı barajların yapımının engellenmesi, toplumsal, ekonomik ve çevre açısından sürdürülebilir su politikalarının uygulanması amacıyla başlatılmış bir kampanya ve onun yayın organı. Mark bu kampanya sırasında California Berkeley Üniversitesi’nde, sürdürülebilir su politikaları oluşturulması için toplumsal ve doğal çevreye odaklanan eğitim programlarını da içeren, 25 ülkeden 70 stk liderinin katıldığı dünyanın ilk Uluslararası Anti-Baraj Konferansını düzenledi.

1973-: Nehir Dostları – (FR) kurucu ve yöneticilerinden. (Halen yönetim kurulu şeref üyesi).

1981-82: Su Koruma ve Tasarrufu Yasası – Yasayı hazırlayanlardan biri ve grup yöneticisi (California Ballot inisiyatifi)
Kaliforniya'nın en büyük gazetelerinin de tanık olduğu gibi, bu inisiyatif, Kaliforniya su yasalarının, yeraltı sularının yönetimi ve ve akarsuları korumaya dayalı olarak düzenlenmesini sağlamıştır. Dubois, kampanyanın bütün aşamalarına katılmış ve oluşumu yönlendirmiştir.

1972-74: Çevre Turları Rehberliği -
Gençler ve özürlüler için ücretsiz nehir turları düzenleme ve yönetme.

Ulusal ve Uluslararası Çevre Koruma Proje Ağları kurma
1986-98: Dünya Bankası /IMF genel kurulları: Ngo’lar için stratejik planlar, lobi ve organizasyonlar yaparak Dünya Bankası ve IMF’in Washington DC, Berlin, Bangkok ve Madrid’deki toplantılarında, Inter-American Development Bank”ın Miami, “Asian Development Bank”ın Vancouver’daki genel kurulunda, daha çok çevre projesinin desteklenmesini ve kredi verilmesini sağlamak...
1993: Kaynak Yenileme Enstitüsü (“Resource Renewal Institute”) Üçüncü Uluslararası Konferans’ta Koordinatörlük... Üçüncü dünya ülkelerine burslar sağlanması ve onların liderlerinin bu tür uluslararası toplantılara katılımının sağlanması.
1993: Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği toplantısı. Seattle’daki ilk APEC toplantısında Konuşmacı ve lobi faaliyeti.
1991-1993: “Together Foundation” (Venezuela). Danışman. (Bugün bu projeyi elektronik ağa taşıyor.)
1992-1993: Dünya Zirvesi – “Earth Summit”, Rio de Janeiro, Together Foundation ve WorldWise ile Global Forum katılımcısı.
1984-1989: Dünya Dostları - “Friends of the Earth” Portekiz, İngiltere, Polonya ve Washington DC’deki toplantılarda uluslararası katılımcılık...
1984-1985 ve 1990: Sovyetler Sosyalist Devletler Birliği etkinlikleri... Müzisyen Paul Winter’a katılarak üç hafta boyunca çevre ve barış için faaliyet...
o Moskova’da, “Yedinci Kuşak: Barış, Çocuklar, Çevre” başlıklı konferansta konuşmacı genellikle akademisyen ve çevreci 80 Amerikalı, 150 Sovyet ile.
o Rus şair Yevtuşenko’ya Kaliforniya’da gezici konferanslar düzenlenmesi.
1967-85, 1993, 1995, 1996: Nehirlerle ilgili çeşitli koruma etkinlikleri

o Japon’yadaki Nagara nehrini korumaya ve su politikasını değiştirmeye çalışan bir ngo için Glen Canyon’da bir tekne turu ve kamp düzenledi. water policy. Japon çevreciler, akademisyenler ve basın bu etkinliğe aktıldı.
o Uluslarası Mekong toplantısına ( '95 sonbahar) az sayıdaki NGO temsilcilerinden biri olarak katıldı.
o 1993’te Türkiye’de Çoruh nehrinde, 4. Dünya Rafting Şampiyonasına bizzat ve Ankara’da Turizm ve Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenen nehir koruma “workshop” çalışmasına bildiri sunarak katıldı.
o Su Politikaları Uluslararası Konferansı Genel Kuruluna katıldı ve Birleşmiş Milletler’in su konusu ile uğraşan alt birimlerinde araştırmalar yaptı.
o 1983-84 yıllarında 11 ay boyunca, öncelikle Afrika ve Asya ülkeleri olmak üzere, dünyanın çeşitli ülkelerinde yerel halk, çevreciler ve hükümet görevlileri ile görüşmeler yaparak, su ve çevre sorunları konusunda araştırmalar yaptı.
o 1970 – 1976 yılları arasında Guatemala and Mexico’da Rio Usumacinta yağmur ormanları ve orada yaşayan kabileler arasında nehir seyahatleri düzenledi.

1995-2001-“River Magic” / “Nehrin Sihri”: Nancy Harris Dalwin ile birlikte, geliri belli başlı nehir koruma gruplarına bırakılmak üzere rafting turları düzenleyen “River Magic”i kurdu.

Yönetim kurulu üyelikleri: Nehir Dostları (“Friends of the River”) (Şeref üyesi- Emeritus), Ganj Dostları, Amerika Nehirler Vakfı (“Rivers Foundation of Americas”), Sessiz Okyanuslar Projesi (“Silent Oceans Project”) Headwaters Institute and California Adventuring. Daha önceleri Amerikan Nehirleri Koruma Konseyi (“American Rivers Conservation Council”), Dünya Dostları (“Friends of the Earth”)(USA), Nehirler Ağı (“Rivers Network”), Galupga (Sovyet - Amerikan Çevre ve Barış Değişim programı), Tuolumne Nehri Koruma Vakfı and Çevre Eğitimi Hareketi’nde danışma ve yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu.

Ödülleri: 1996 Ulusal Nehir Çevreciliği ve Kanoculuk Yüksek Ödülü, 1990 “Beyond War Award “ Dünya Günü 1990 adına, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın Birleşik Devletler "Global 500" ödülü ('88), Amerikan Doğal Hayat Birliği Yılın Çevrecisi ödülü ('82), ve “Perception”('88), Zürafa Ödülü('81), Siera Kulüp Yılın Çevrecisi Ödülü ('81), Sac Rotary Ayın Öğrencisi Ödülü ('67) ve Burt Chapell Ödülü ('67)

Yaşam öyküsünden sözeden kitap ve öyküler

Stanislaus: “Struggle for a River”- Bir Nehir İçin Mücadele- Tim Palmer - ”The Californians”- Kaliforniyalılar- James Huston - ”Promised Land” – Vaadedilen Ülke - Michael Frome- "Mark Dubois & History of FOR"- Mark Dubois ve Nehir Dostları’nın Tarihi- Headwaters, Kasım '88
"Between a Rock and a Heart's Place"- Kaya İle Yürek Arasında” - Nisan 29, '97, Sacto Bee
"Last Word" – Son Söz – Mayıs 18, '97 ve "Friend of the River", Kasım 7, '94, “Sacramento News & Review”





Pazar, Nisan 14, 2002

"DÜNYA GÜNÜ 2002" ÇEKÜL ETKİNLİKLERİ:
21 NİSAN'DA, İSTANBUL, ÇATALCA'DA FİDAN DİKİM GÜNÜ !...
22 NİSAN'DA, MUDANYA'DA "EVİMİZİ KORUYALIM - DÜNYA GÜNÜ 2002 TÖRENİ!"


Dunya Gunu 2002 Cekul Afis Tasarimi Buyuk boyut icin resme tıklayiniz!
"Evimizi Koruyalım! - Dünya Günü 2002" temel etkinliği, daha önce de açıklandığı gibi, ÇEKÜL'ün "7 Bölge 7 Kent" kapsamında Mudanya'da onardığı tarihi evlerin/yapıların ve bu arada Şükrü Çavuş Sokak, 33 Numara'daki "ÇEKÜL Çevre ve Kültür Evi - Mudanya Araştırmaları Merkezi"' nin açılışı ile birleştirilerek, bu yıl 22 Nisan'da Mudanya'da yapılacağından,

ÇEKÜL, İstanbul'daki "Dünya Günü" etkinliğini,

21 Nisan 2002 Pazar Günü, Çatalca Elbasan Köyü’ndeki

7 Ağaç Ormanları'nda başlatıyor!...

Dünya Günü'nün kurucularından Mark DuboisMark DUBOIS 'nın da katılacağı,

"Dünyaya Yaş Günü Armağanı" olarak yapılacak dikim törenine katılmak isteyenler için

Saat 10.00 da

Taksim’den ve Kadıköy’den özel otobüs kaldırılacaktır.

Uçurtmanızı, fotoğraf makinelerinizi almayı unutmayınız!!!



Etkinliğimiz dileyen herkese açık ve ücretsizdir.
Yerler sınırlı olduğundan lütfen rezervasyon yaptırınız.
ÇEKÜL Tel : 0212 249 6464 - 0212 251 5444 -
E-posta: cekul@cekulvakfi.org.tr
Dumansız piknik yiyeceklerinizi ve içeceklerinizi yanınızda getirebilirsiniz...
[Mudanya töreni: 22 Nisan Pazartesi sabahı 11.00'de başlayacak, nihai Program 16 Nisan Salı günü duyurulacaktır...]


DİĞER "DÜNYA GÜNÜ" ETKİNLİKLERİ


KASTAMONU DÜNYA GÜNÜ ETKİNLİKLERİ



İletişim için: KASTAMONU İL TEMSİLCİLİĞİ, Mimar Nuray Yücel e-posta: nuray yücel

Tarih:20 NİSAN 2002, Cumartesi
Yer: 1. Mimar Vedat Tek Anı Sanat ve Restorasyon Merkezi
2. Sepetçioğlu Konağı
Saat: 11.45 -14.00
Merkez bünyesinde barındırdığı yapılar ile Dünya Günü 2002'nin ana fikri olan "Evimizi Koruyalım" ile örtüşmektedir. Fırın başında yöresel etli ekmek ile ayran ikram eden kadınlar, standlarda çocuklarca hazırlanmış “ dünya, çevre, kültür, ... ” gibi konuları içeren resim çalışmaları (çalışmalar daha sonraki etkinliklerde sergilenmek üzere toplanacaktır) müzik toplulukları, yer yer gruplar halinde ilköğretim öğrencilerinin halk oyunları gösterileri, tenis kortlarında tenis oynayan çocuklar, EMİTT 2002 Uluslararası Turizm Fuarında “Fuar Yıldızı” ödüllü standlarının Kastamonu halkına gösterimi, ziyaretçiler, etkinlikleri izlemeye gelen ve eğlenen halk bir araya gelecektir.

Taş salonda “ÇEVRE, KÜLTÜR, DUYARLILIK, KÜLTÜREL MİRAS, KASTAMONU...” konulu, panelistleri ve dinleyicileri ilköğretim öğrencilerinin oluşturacağı panel ve slayt gösterisi yapılacaktır..

Sepetçioğlu Konağı, etkinlikler içerisinde görsel ve düşünsel bir yapının gösterimi için kullanılacaktır. Konak; restore edilmiş tarihi yapısı içerisinde, çocukların eğitim, sanat ve bilim ile bütünleşmelerini gösteren bir etki yaratacaktır. Sıcak bir ortamda derslerini çalışan çocuklar, sanatsal (resim, müzik...) eğitim alan çocuklar, bilgisayarlar aracılığı ile internet üzerinden araştırma yapan, uluslararası etkileşim içerisindeki çocuklar...
Protect Our Home
PROGRAM AKIŞI:
1. Mimar Vedat Tek Anı Sanat ve Restorasyon Merkezi Etkinlikleri:


Bütün etkinlikler; açık havada, yürüyüş güzergahında yapıldığı ve ana temanın şenlik olmasından, saatle sınırlamalar oluşturulmamıştır. Yalnızca panel için saat 11:30–12:00 arası zaman dilimi belirlenmiştir.Panel sonrası 10 Haziran 2001‘de yapılan UÇURTMA ŞENLİĞİ etkinliğinin katılımcılarına Plaket / Teşekkür Belgesi verilmesi planlanmıştır.
Programın sonlanması panel çıkışı etkinlik içinde yer alan, (halkoyunları ekipleri, tenis kulübü öğrencileri, resimleri sergilenen, paneli düzenleyen ...) bütün çocukların bir ülke mozaiği oluşturarak oynadıkları HALAY GÖSTERİSİ ile planlanmıştır.
2. Sepetçioğlu Konağı Etkinlikleri:
Etkinlikler gün boyu sürecek şekilde planlanmıştır.



TOKAT DÜNYA GÜNÜ ETKİNLİKLERİ


İletişim: Adnan Şahin, ÇEKÜL Tokat Temsilcisi
Tokat İl Özel İdare Md. Yrd. Tel: 0356 228 90 30 - 228 90-31-34-35
Tamer Şaylan - Tokat Kent Senatosu - e-posta Tamer Saylan Tel. 0356- 212 12 22 - 214 75 57


Tarih:21 Nisan 2002 Pazar
ÇEKÜL VAKFI TOKAT KENT SENATOSU ( www.tokatkentsenato.blogspot.com) tarafından gerçekleştirilecek Dünya Günü Etkinlikleri:

Topçam Mahallesi'nde 600 aile üzerinde yapılan "Yaşam Bilgi Tespit Anketi"nin sonuçlarının açıklanması,
Topçam Mahallesinde, Saat 10.30 da başlayacak kutlama törenleri:
10.30 Topçam Mahallesinde Toplanma, Milli Eğitime Bağlı 4 okulun Folklor Ekipleri Gösterileri,
11.00 Saygı Duruşu, İstiklal Marşı, Belediye Bandosu Eşliğinde
11.05 Senato başkanı, Vali, Belediye Başkanı Açılış Konuşmaları
11.40 Dünya Günü Çocuk Parkı açılışı (TOPÇAM MAHALLESİ - Senato Aracılığıyla yaptırılmıştır.)
12.00 Dünya Günü Yurttaşlık Andı - (*)Tüm davetlilerle birlikte okunacak Dünya Günü Andı'nın tam metni aşağıda!
12.10 Huzur Evi arkasında 2.500 Fidanlık - ÇEKÜL Vakfı tarafından Orman Bakanlığı'nın "7+17 Dünya Günü Ormanları" kapsamında temin edilmiş 2500 fidan/ ağaç dikimi,
13.00 Fidan Dikimi Esnasında 7 ayrı ocakta tüm gönüllülere Çökelik ve ayran ikram edilecektir. Mahalleli kadınlarının yapacağı çökelikliler için 10 çuval un, 40 kg. Çökelik,
10 kg.Tereyağı sponsorlarca temin edilmiştir. İnsanlar hem yiyecek, hem ağaç dikecekler. Bu sırada halk oyunları gösterileri, Belediye bandosu konseri ağaç dikim
alanında gösterilerine devam edecektir.
15.00 Etkinlikler sona erecek.

Tüm organizasyonu Çekül Vakfı Tokat Kent Senatosu tarafından gerçekleştirilecek Dünya günü etkinlikleri sayesinde aynı zamanda ikinci çalışma mahallemiz olan TOPÇAM Mahallesi sorunlarına dikkat çekilmiş olunacak, hem bir çocuk parkı sahibi olunacak, hemde hepsinden önemlisi 2.500 kara çam fidanını bünyesine katmış olacaklardır. / Tamer ŞAYLAN


ÇORUM DÜNYA GÜNÜ ETKİNLİKLERİ



"KÜLTÜR MİRASIMIZI YALNIZCA YABANCILARA GÖSTERMEK İÇİN DEĞİL,
BİZİ VE YAŞADIĞIMIZ YÖREYİ BAŞKALARINDAN FARKLI YAPAN ÖZELLİKLERİ ÖĞRENMEK,
BU AYRICALIĞIMIZLA KİMLİĞİMİZİ ZENGİNLEŞTİRMEK İÇİN TANIMALIYIZ!"


Düzenleyen: ÇEKÜL Vakfı Çorum Gönüllü Temsilciliği ve Çorum Anadolu İletişim Meslek
Lisesi Çekül Genç Gönüllü Topluluğu

İletişim: Sönmez YANARDAĞ, ÇEKÜL Çorum Gönüllü Temsilcisi
Tel: 0532 5576499 e-posta: sonmezyanardag@hotmail.com
Web: http://www.syanardağ.8m.net (Bu etkinlik için düzenlenen özel afiş için siteyi ziyaret edebilirsiniz)
Tarih: 22 Nisan 2002, Pazartesi
Etkinlikler:
İlimiz yerel gazete,radyo ve Televizyonlarından Dünya Günü'nün anlam ve
öneminin, gün içinde yapılacak etkinliklerin duyurulması...

-10.00 "Benim Kentim, Benim İnsanlarım" konulu fotoğraf sergisi açılışı
ÇEKÜL Genç Gönüllülerinin yapacağı "Dünyamızı-evimizi-koruyalım", "Dünya
Günü neden ve kaç yıldır kutlanıyor" konulu konuşmaların ardından sergi açılışı.
(Anadolu İletişim Meslek Lisesi Öğrencilerinin Çekül Vakfı Çorum Gönüllü
Temsilciliğinin katkıları ile gerçekleştirdiği fotoğraf sergisi.)
Yer: İletişim Meslek Lisesi Sergi Salonu

-11.00 "Dünya'ya -evimize- armağan" Fidan dikim şöleni
Çekül Vakfı Çorum Temsilciliği tarafından temin edilen sedir,akasya
ve karaçam fidanlarının okul bahçesine dikilmesi.

-12.00 Öğle yemeği
Konuklara, Okul yemekhanesinde Çorum Mantısı ikramı

-14.00 "Kent tarihine yolculuk"
Çekül Vakfı Çorum Gönüllüleri,Anadolu İletişim Meslek Lisesi Çekül
Genç Gönüllüleri,Veliler ve Yerel Kent Tarihi uzmanları (Hasan TULUK
Eğitimci-Bakır İşleme Sanatı Uzmanı), Abdulkadir OZULU (Eğitimci-Yazar),
Dr.Ateş VELİDEDEOĞLU (Fotoğraf Sanatçısı), Sönmez YANARDAĞ (Eğitimci-Karikatür Sanatçısı-Çekül
Vakfı Çorum Gönüllü Temsilcisi) katılımları ile Çorum'un tarihi
çarşıları,hanları,konakları,çeşmelerini kapsayan yaklaşık iki saat sürmesi
planlanan bir kent gezisi.

-16.00 Etkinliğin değerlendirmesi ve kapanış
Çorum'un tarihi mekanlarından Katipler Konağı'nda katılımcıların
yerel basına yapacağı açıklamalar ve değerlendirmeler sonrası etkinlik sona erecektir.



MUĞLA'DAN DA ETKİNLİK HABERİ VAR!



MUĞLA'DAN SELAM VE SEVGİLERİMLE DÜNYA GÜNÜ PROGRAMIMIZI YOLLUYORUM...

MERAL OĞUZ / MUĞLA ÇEKÜL TEMSİLCİSİ

YAŞLANAN DÜNYAMIZAGENÇ BİR NEFES İÇİN DÜNYA GÜNÜ'NDE KIZILDAĞ ORMAN PARKINDA
BULUŞALIM...

> MUĞLA KENT MECLİSİ ÇEVRE KOMİSYONU
> MUĞLA BELEDİYESİ ÇEVRE GELİŞTİRME DERNEĞİ
> ÇEKÜL MUĞLA İL TEMSİLCİLİĞİ
>
22. 02. 2002

PROGRAM BAŞLANGIÇ SAATİ : 14:30
> *AÇILIŞ KONUŞMALARI
> *UÇURTMA ŞENLİĞİ
> *ÇEKÜL'ÜN DÜNYA GÜNÜ BİLDİRİSİNİ OKUMASI
> *PARK ALANININ TEMİZLENMESİ
> *MUĞLA BELEDİYESİ ÇEVRE GELİŞTİRME DERNEĞİ KENT GÖNÜLLÜLERİ DANS GÖSTERİSİ
>
SAAT 14:00 DA ESKİ GARAJ İÇİNDEKİ KENT MECLİSİ SALONU VE MUĞLA BELEDİYESİ
ÇEVRE GELİŞTİRME DERNEĞİ ÖNÜNDEN ARAÇLARLA KIZILDAĞ'A HAREKET
EDİLECEKTİR.



(*)

DÜNYAYA KARSI SORUMLULUK ANDI



Hayatımın bu andan sonraki bölümünde;
sağlıklı bir çevrede yaşama hakkıma sahip çıkacağıma,
ormanları, toprağı ve denizleri koruyacağıma,
temiz enerjiden yana olacağıma,
her bitki ve hayvanın yaşama hakkına saygı duyacağıma,
satın aldığım ürünlerin çevre dostu olmalarına dikkat edeceğime,
her yaş ve kesimden insanı, dünyaya karşı sorumluluk duymaya çağıracağıma,
gelecek kuşaklar için de bu dünyayı temiz ve sağlıklı bırakacağıma

SÖZ VERİYORUM !





Pazartesi, Nisan 08, 2002

"EGE BÖLGESİ KORUMA TOPLANTILARI - I"
4 - 7 NİSAN 2002



4 Nisan Perşembe sabaha karşı, başta Ege Bölgesi'ndekiler olmak üzere, Türkiye'nin çeşitli yörelerindeki Çekül mensupları Bergama'ya doğru yola çıkıyordu. Bergama'daki buluşmanın amacı, ÇEKÜL'ün Ege Bölgesi'ndeki çalışmalarını gözden geçirmek, Ege bölgesindeki doğal ve kültürel mirasın havza boyutunda korunması konusunda rol ve sorumluluk sahibi diğer kişi ve kurumlar ve bölge halkı ile iletişim kurarak, yakın geleceğe dönük ortak kararlar almak, plan yapmaktı... ÇEKÜL Ege Bölgesi Koordinatörü Bülent Turan, İzmir Temsilcisi Fügen Selvitopçu, Bergama Temsilcisi Bülent Şahin ve Kuşadası Temsilcisi Dr. Ayşe Şerifoğlu; Bergama, Kula ve Kuşadası olmak üzere üç temel noktada -programlarını aşağıda belirttiğimiz- etkinlikler düzenlemiş, Bergama Belediye Başkanı Akif Ersezgin, Kula Belediye Başkanı Selim Aşkın ve Kuşadası Belediye Başkanı Fuat Akdoğan da "evsahipliği"ni üstlenmişlerdi...

4 Nisan 2002 - BERGAMA


Bergama Programı:

14.30 Belediye'de Toplantı - Bergama Rölöve ve Restorasyon Bürosunda bilgilendirme,
15:30 Kent içi gezi, Kentsel Sit Alanı proje bölgesinde inceleme ve Çevre Kültür Evinin Tartışılması
18:30 Serbest gezi
20:00 Akşam yemeği
23.00 Değerlendirme Toplantısı

Ersezgin - Sözen


-“Bergama bir dünya kentidir! Ancak, tıpkı Türkiye gibi, Bergama da sahip olduğu kaynakları iyi kullanamıyor. Bunun için siyaseti bir tarafa bırakıp, asgari değil, azami müştereklerde birleşmeliyiz! Ben, 2,5 yıldır, oy kaygısına düşmeksizin hiçbir yeni inşaata ruhsat vermiyorum...” Akif Ersezgin, Bergama Belediye Başkanı"

“- Merkezi idarenin kapısını çalıp, kaynak istemeden önce, yereldeki kaynakları bir araya getireceksiniz... İstemek başka, yapmak başka birşeydir.” - Prof.Dr. Metin Sözen, Çekül Vakfı Başkanı"



Bergama organizasyonu: Disiplin ve özen!

Bergama buluşmasında ilk izlenim, Bergama'nın bu toplantıya büyük bir "disiplin ve özen" içinde hazırlandığı oldu. Katılımcıların karşılanmasından, boyunlara asılacak kimlik kartlarının görsel tasarımına, odalara önceden bırakılmış "Tarihin Soluk Aldığı Kent: Bergama" başlıklı restorasyon dosyası ve armağan kitaplardan, önceden duyurulan programa saati saatine uyulmasına gösterilen özene, projelerin sergilenmesinden, yerel basının her etkinliği adım adım izlemesine... kadar ayrıntılarda gizli her türlü incelik, düşünce ve davranış düzeyinde "dünya kenti" normlarının yakalandığını gösteriyordu...

Bilgilendirme toplantısı...

Belediye'de, Mimar Bülent Şahin'in başkanlığında kurulan "Rölöve ve Restorasyon Bürosu"nda yapılan ilk toplantı sırasında ikram edilen çayların içinde kavrulmuş çamfıstığı vardı... Böylece konuklar dünyanın en kaliteli çam fıstığı (dolma fıstığı)nın Bergama'nın Kozak ilçesinde üretildiğini, bu fıstıklardan bir iki tane içine atılan çaya da "cilveli çay" dendiğini öğrenmiş oldular.

Belediye Başkanı Mimar Akif Ersezgin, yaptığı konuşmada, Bergama'nın kültür mirasının korunması ve "bir dünya kenti" sıfatını hakedebilmesi için, koruma projelerine Başkan olmadan önce başladığını, seçimleri kazandıktan sonra, 2,5 yıldır hiçbir inşaata ruhsat vermediğini ve ÇEKÜL ile Tarihi Kentler Birliği sayesinde cesaretli adımlar atmaya başlayabildiklerini belirttikten sonra, tıpkı Türkiye gibi, Bergama'nın "iyi kullanamadığı"nı vurguladığı kaynaklarını üç grupta topladı: a) Tarım; Bakırçay Ovası, b) Jeo-termal kaynaklar, c) Tarihi ve kültürel miras. "Biz Tarihi Kentler Birliği'nde hangi başkan, hangi partidendir, hiç bilmiyoruz, çünkü bunu merak etmiyoruz, ama buna karşılık, kim kültür mirasını korumak için ne yaptı, bunu öğrenmek ve kendi uygulamalarımızla kıyaslamak için yarışıyoruz. Zaten bu yolda siyaseti bir tarafa bırakıp, 'asgari' değil, 'azami' müştereklerde birleşmek gerek!" diyen Ersezgin, turistlerin Bergama'da bir türlü konaklamadıklarını, oysa özellikle kültür turizminin kent için önemli girdiler sağlayabileceğini vurguladı.

"Kuzey Turizm Projesi"

Başkan Ersezgin, daha sonra "Kuzey Turizm Projesi"ni tanıttı. Proje, Akropol eteğindeki tarihi doku, Arasta dahil tarihi kent merkezini içeren "Turistik Ticaret Merkezi" ve Bazilika ile eski Topçu Kışlası'nın da içinde olduğu alan; "Turizm ve Kültür Vadisi" olmak üzere üç temel noktaya odaklanıyordu. Ersezgin, destek ve kaynak bulamadıkları bir türlü hayata geçirmeye cesaret edemedikleri bu projeleri artık cesaretle ele aldıklarını, çünkü merkezi idareden bir şey beklemeyip, sivil ve yerel kaynaklarla yola çıktıklarını söyledi. Ersezgin'den sonra proje hakkında daha teknik açıklamalara giren ÇEKÜL Bergama Temsilcisi Mimar Bülent Şahin, taş cephe yenilemelerinde malzeme açısından sıkıntı çekildiğine dikkat çekti... Şahin, Bergama'da 50'si fişli, 530 tescilli yapı bulunduğunu belirtti. Toplantıda hazır bulunan Bergama Kaymakamı Ali Şanlıer de, projenin "yanında olduklarını" söyledi. Son olarak ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen, Belediye'nin "...merkezi hükümetin yerel temsilcisi olarak, destek için kapı çalmadan önce, kendi imkanlarını zorlayarak mutlaka "birşeyler" yapması gerektiği"ne dikkat çekerek, "...çünkü istemek başka, yapmak başka şeydir" dedi...

Restorasyon ekibi...



Gezi

Toplantıdan sonra, kafile Bergama içinde bir geziye çıktı. İlk durak Çarşı ve restore edilecek ÇEKÜL EVİ idi... Sonra hızla, projedeki gruplanmaya uygun olarak üç temel bölge, bu arada Bazilika, Belediye'nin üzerinde bulunduğu meydanını da düzenlediği ve onardığı bina, eski Rum okulu ve tabii ve sokaklar... gezildi...
Cekul Evi - Diger resimler icin tiklayınız! Çekül Evi
Bazilika Onarılan yapı... ve Meydanı... Eski Okul... Sokak...(Büyük resimler için lütfen buraya tıklayınız!)


Gece Toplantısı

Gözlemler, tartışmalar, fotoğraf çekimleri, halkla sohbet... akşam yemeği ve gece yapılan son bir toplantı ile Bergama projesinin dar boğazları, bunlara karşı alınabilecek tedbirler, işbirlikleri gözden geçiriliyor ve ilke kararları alınıyor...


5 Nisan 2002, KULA


Kula Programı:
Sabah: Bergama'dan ayrılış ve Kula'ya varış
11:30 Belediyede toplantı- Restorasyon Birimi'nde Bilgilendirme-
12:00 Öğle yemeği
13:00 Kent içi gezi, Çarşı caddesinde İnceleme ve Çarşı Esnafıyla Buluşma
16:30 Kula'dan Kuşadası'na yola çıkılması
19:00 Kuşadası'na varış, Otele yerleşme

Toplantı

Kula'da ilk durak, Kula Belediyesi. Başkan Selim Aşkın, sıcak ve içten bir konuşma yaptı. “Burası tekstil sanayii ve diğer el sanatları vesaire ile haftada 4-5 milyon dolar girdisi olan bir kentti, turiste filan da ihtiyaç yoktu.... Eski evlere gelince, açıkcası pek aldıran olmadığı gibi, ‘bir yangın çıksa da kurtulsak’ diyen çoktu. Krizden sonra aklımız başımıza geldi. Şimdi halkı da işe katarak, kültürel mirası koruma ve yaşatma projeleri geliştirmeye başladık. Bu projeler, önce halkın da içinde olduğu bir komisyondan geçiyor...” diyen Aşkın, 11-13 Ekim 2002'de Kula Koruma Yaşatma Projeleri başlıklı bir sempozyum yapacaklarını, bunu 24 Ekim'de Ankara'da yapılacak bir serginin izleyeceğini açıkladı. Başkan Aşkın, Kula ekononomisini canlı tutan tesislerin krizden dolayı sayılarının çok azalmasına rağmen, el sanatlarının hala çok canlı olduğunu da belirtti. "Kültürel varlığın bizim için bir zenginlik olduğunu işte bu krizden sonra iyice anladık" diyen Selim Aşkın, 800'ü tescilli, 2. ve 3. derece tarihi eser sayılanlarla birlikte birlikte Kula'da toplam 2400 tarihi ev olduğunu belirtti. Aşkın, daha önceki yıllarda Kula evleri ile ilgili bazı koruma girişimleri olduysa da, genellikle "Kula dışından" kaynaklanan ve yönlendirilen bu girişimlerin, belki de "Kulalı'lara iyi anlatılamadığı" için başarıya ulaşamadığını düşündüğünü söyledi.

Prof.Dr.Metin Sözen, “Tarihi kültürel mirasın çaldığı bu kapı artık zorlanacaktır. Halk da, aydın da yanlış yapmıştır. Yüreği sağlam çarpan aydınla halkın Kula’da yeniden buluşması önemlidir, kısa vadede başlanıp, hızla onarımlara geçilecektir...” diyerek, Kula'yı da yüreklendirdi... "Kula'daki bu toplantı aslında gecikmiş bir toplantıdır. Bunun nedeni de bilim insanlarının doğru yaklaşmamasıdır. İlk etapta, eski okul, Ticaret Merkezi (Arasta) ele alınacak ve hemen dışarıdaki Kulalı'larla iletişim kurulacaktır." diyen Sözen, "ÇEKÜL'ün sözünü tutacağını" da ekledi... ÇEKÜL Ege Koordinatörü Bülent Turan, hazırlanan projeyi yerinde yapılacak incelemelerden sonra sunmayı tercih etti.


Belediye'de... Eski Okul Zabunlar Evi (Yosamazlar) Türk Evi


Kula'da geziye başlamadan önce, çarşı içinde bir lokantada öğle yemeği yendi. Konuklar sunulan yerel lezzetler karşısında, kültür mirasının bir parçası olan Kula mutfağına da hayran kaldılar... Daha sonra çoğu "ellenmeden" duran Kula evlerinin güzelliği ve incelikli ayrıntıları karşısında, bu hayranlık büyüdü, büyüdü... Özellikle "ilk kez gelenler" daha önce niçin gelmediklerine hayıflanırken, "daha önceden Kula'yı bilenler" de, "betonlaştırılıveren" evlere üzüldüler.

Sonra tekrar Belediye'ye gelindi ve Bülent Turan'ın açıklamaları dinlendi. Söz alan ÇEKÜL Yönetim Kurulu Üyesi Yönetmen Hasan Özgen, “Hüzün ki en çok yakışandır bize, en çok onu anlarız' dizeleriyle başlayıp, "Kula’da da insana bir hüzün basıyor... ama bu bir kader olmamalıdır" diye devam ettiği konuşmasında, projenin birincil adımı olan Arasta'yla işe başlanmasının olumlu olduğuna, koruma politikalarının, "kentin içinde yaşayanların ekmek paralarını kazandıkları yerlerden başlama" biçiminde oluşturulması gerektiğine dikkat çekti.


6 Nisan 2002, BİRGİ




Birgi ÇEKÜL Evi'nin önünde...

Kula'dan Kuşadası'na doğru yola çıkanlar, "mutlaka görülmesi gereken, onarımı bitmiş bir ÇEKÜL Evi" olduğu için rotayı, Birgi'ye çevirdiler. Birgi'de aniden bastıran yağmura rağmen, eski evlerin birinden ötekine uzanan geniş saçakları da, yoldakilerin neredeyse hiç ıslanmadan yürüyemesine yardım ediyordu... Parkı ve sokakları ahşap heykellerle donanmış, Uğur Mumcu Kütüphanesi'nde harıl harıl kitap okunan Birgi'de, ÇEKÜL Birgi temsilcileri Nurkan ve Dr. Nadide Güntel, Dr. Arif Tarım gruba katıldılar, önce Çekül Evi sonra da ünlü Çakırağa Konağı gezildi. ÇEKÜL Evi'nin onarımı tamamlanmış, Birgi'li kadınlar tarafından perdeleri örülmüş, iş içinin "tefriş"ine kalmıştı... Suları gürül gürül akan dereye hakim, Evliya Çelebi'nin oturduğu eve de komşu olan yapı, bir yüzük taşı gibi çok uzaktan bile farkediliyordu...

Cakiraga Arka CepheÇakırağa Konağı, arka cephe Evler...Birgi Evleri..


6 - 7 Nisan 2002, KUŞADASI



6 NISAN 2002 CUMARTESI

SABAH: ŞEHIR MERKEZINDE TARIHI DOKUNUN GEZILMESI
Öküz Mehmet Pasa Kervansarayi - Fatma-Saban Alkis Sanat Evi - Kaleiçi Bölgesi - Saglik Caddesi - Sur Duvarlari - Yildirim Caddesi - Çalikusu Evi - Yedi Eylül Okulu - Dag Mahallesi-Güvercinada Kalesi
Metin Hoca anlatiyor...
M.Sözen: "-Bu kervansaray, büyük kentleri birbirine bağlayan Selçuklu geleneğinin, bir ekonomik-kültürel birleştirme ögesidir..."

Kervansaray Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı Saglik Caddesi Sağlık Caddesi'nde "iyileştirilen" dükkanlar... Kadinlar DeniziKadınlar Denizi


13:00 HALKA AÇIK TOPLANTI

YER: KUSADASI BELEDIYESI MECLIS SALONU
“Kültürel Mirasiyla Kusadasi” Belgesel Gösterimi
AÇILIS KONUSMALARI

Prof. Dr. Metin SÖZEN, ÇEKÜL Vakfi Başkanı

“Türkiye, yeni binyıla, diri tutulması gereken kesimlerle çok yönlü birlikteliğe dayalı yürüyor. Bugün yanlışın doğruya dönüşmesi için Kuşadası’ndayız. 22 Nisan’da Dünya Günü’nü başlatanlardan Mark Dubois Türkiye’ye gelecek, Dünya’nın yaşgününde, Mudanya’dan dünyaya mesaj vereceğiz... Bu yeni bir buluşma, yeni bir yürüyüştür...” diyerek açtığı Kuşadası toplantısında sözlerine şöyle devam etti: "Bugün Kuşadası'nda yeni bir defter açıyoruz, bu defterin iki temel başlığı var: Kamu-yerel-sivil işbirliği ile Havza-kent ölçeğinde planlama!"

Fuat AKDOGAN, Kuşadası Belediye Başkanı
“İlçe olarak hiç de anılmak istemediğimiz bir biçimde algılanıyoruz. Artık kültürel mirası öne çıkartmaya hazırız. Bunun için Sağlık Caddesi’nin iyileştirilmesi ile işe başladık. Kahramanlar Caddesi esnafı bana niye oradan başlanmadığının hesabını sordu. Ben de ‘işte bunu sorun bana’ dedim...” diyerek söze başlayan Başkan, Sağlık caddesi'ndeki cephe iyileştirmelerini gören bazı tur operatörlerinin, broşürlerine bu caddedeki dükkanların "muhakkak görülmesi gerektiğini" yazdığını belirtti.

Kayhan KAVAS, İçişleri Bakanlığı Mahalli Idareler Genel Müdürü
"Kuşadası, ben çocukken ailecek geldiğimiz, geldiğimize sevindiğimiz bir yerdi. Şimdi hiçbir anımı yerinde bulamıyorum. Biraz İmbat Otel bana birşeyler hatırlatıyor... Kontrolsuz turizm, hafızalarımızı yok etti. Yani benliğimizi de. Tarihi Kentler Birliği kurulduktan sonra bu konuda olumlu bir yol açıldı. Tabii halk katılırsa ancak tam anlamıyla başarı elde edilebilir. Ben Beypazarı'nda Beypazar Belediye Başkanı'nın, 'Ben evlerinizin dışını onaracağım ama siz de içini yenileyeceksiniz" pazarlığı üzerine, evinin iç onarımını yapmış, ama Belediye'den beklediği kiremitler gelmemiş 60 yaşında bir ninenin, Başkan'ın yolunu kesip, kiremitleri ve ustası gelene kadar da, aracına geçit vermediğine tanık oldum. Burada da buna benzer bir yakın iletişim ve etkileşim kurulursa Kuşadası daha hızlı kurtulur... Bu vesile ile bu konuda bizi bir deniz feneri gibi aydınlatan, benim de ufkumu açan Metin (Sözen) Hoca'ma teşekkür etmeliyim. Onunla birlikte tüm ÇEKÜL Gönüllüleri insanlığa önemli katkılar kazandırıyorlar.."

Emir DURMAZ Aydin Valisi
"... Kuşadası Koruma İmar planı yapılacak. Ama bu arada öncelikle Çalıkuşu Feride'nin evi, öğretmenlik yaptığı okul onarılarak, müze olarak işlevlendirilecek. Yenipazar ilçesinde Sayın Kayhan Kavas'ın dedesinin evi, Yörük Ali Efe Müzesi olacak. Kavaklı Köyü'nde de, ÇEKÜL Vakfı'nın yardımı ile iyileştirme çalışmaları başlayacak..."

14:00 OTURUM

“DOGAL VE KÜLTÜREL VARLIKLARIN KENT-HAVZA-BÖLGE ÖLÇEGINDE KORUNMASI ÖNEMI”


“Varliktan Yokluğa” Film Gösterimi, Yönetmen: Hasan Özgen
Bölüm: 1- Bir Varmış...
Bölüm: 2- Bir Yokmuş...
(Hasan Özgen'in ÇEKÜL için çektiği belgesellerden bir kolaj)

Oturum Başkanı:Mithat KIRAYOGLU, Çekül Vakfi Yönetim Kurulu Başkan Vekili

"...parsel bazında plan değişikliklerine alışmıştık. Oysa şimdi havza planlamasından sözediyoruz. Bu, aynı zamanda havzanın ekonomik kalkınması ile de eşzamanlı, bir kültür, ekonomi ve demokrasi dönüşümüdür..."

Akif ERSEZGIN, Bergama Belediye Baskani
Sunum: “Bergama’da Kentsel Korumada Son Gelismeler”
"...Gönül insanlarının oluşturduğu bir kültür konvoyu sözkonusudur. Her uğrakta izler bırakan, her geçen gün biraz daha büyüyen, uygulamaya dönük ve somut sonuçlar üreten..."

Recep ESENGİL, ÇEKÜL Akdeniz Bölge Koordinatörü
Sunum: “Dogal ve Kültürel Varliklarin Korunmasinda Akseki-Ibradi Havzasi”
(Esengil, "PowerPoint"in tüm olanaklarını kullandığı elektronik sunumunda Akseki Belediyesi desteği ile Antalya Mimarlar odası ve ÇEKÜL tarafından bölgede başlatılan koruma-tanıtma ve yenileme projesini gösterdi. "Ahşap ve taş"ın içiçe kullanıldığı "Düğmeli Ev" denilen yapıları tanıttı. Sunumun nasıl görülebileceği "e-posta"sı yoluyla Recep Esengil'den herhalde sorulabilir...)

Şaziye SEZGINER, ÇEKÜL Bursa Şubesi Başkanı
Sunum: Marmara Bölgesinde Bir Osmanlı Köyü “Cumalıkızık”
"Cumalıkızıklı'lara, 'evlerinizin içi sizin, dışı bizim' demiştik... Sözümüzü de tuttuk. Şimdi onarımın getirilerini yavaş yavaş yaşamaya başlıyorlar..."

15:00 PANEL

“DOGAL VE KÜLTÜREL VARLIKLARIN KORUNMASINDA KAMU-YEREL-SİVİL BİRLİKTELİĞİNİN ÖNEMİ”
Oturum Baskanı: Prof. Dr. Metin SÖZEN
"... dinleyiciler için dikkatin sonuna kadar korunması kolay bir iş değildir... Bu uzun bir maratona benzeyen etkinliğin bu aşamasında bile hala salon bu kadar dolu ve dikkatle dinlediğiniz için sizleri kutluyorum..."

Feyzullah ÖZCAN, Kastamonu Vali Yardımcısı
“Kültür mirasını ayakta tutmanın yolu, bunları üretenleri ayakta tutmaktan geçiyor... Biz, eski ustaları bir araya getirip, teknolojinin yardımı ile üretimlerini hızlandırıyor, yenilere de bildiklerini aktarmalarını sağlıyoruz. Bunu ilk kez, Midyat'taki Kaymakamlığım sırasında ÇEKÜL'ün yardımıyla bizzat yaşadım...”

(Aslen bir "Bergama'lı" olan Özcan'ın, Tarihi Kentler Birliği'nin "Kastamonu Bildirgesi" ile kararlaştırılan ilkeler paralelinde, Kastamonu'da ne kadar başarılı uygulamalar yapıldığının canlı kanıtı olan sunumu, katılımcıların hayranlığını ve övgülerini kazandı. Kastamonu'da ilde 534, ilçelerle birlikte 1177 adet tarihi yapı vardı. "Her Okula Bir Konak" projesi ile konaklar onarılıyor ve bir okula bağlanarak, bilgisayar, resim, v.d. yan etkinlikler burada düzenleniyordu. Şehir içindeki Kaya mezarları onarıma alınmıştı. Kurulan bir bilgi bankası ile, yapılan çalışmalar elektronik ortama aktarılıyordu. Küre'de Belören Köyü, eko-turizm amaçlı ele alınmış, eski köy yaşantısı canlandırılıyordu. Sağlanan 30 kişilik bir otobüs ile hergün bir okulun iki sınıfına 3 saatlik bir gezi düzenleniyor, öğrenciler tarihi ve kültürel mekanlara götürülüyordu. Bu etkinlik ile aynı günlerde İstanbul’da sürmekte olan Doğu Karadeniz Uluslar arası Seyahat ve Turizm Fuarı’nda (EMITT), “En Etkin Organizasyon ve İşbirliği Ödülü” de Kastamonu Valiliği’ne verilmişti... Bu başarılı sonuçlara o kadar da kolay ulaşılmadığını belirten Özcan, korumada karşılaştıkları güçlükleri şöyle grupladı: "Koruma Kurulları aşamasında zaman kaybı", "Restorasyon aşamasında, sıradan inşaatla aynı muamele görme yüzünden para kaybı", "Kullanım aşamasında; eski evlerde oturanlara verilmeyen teşvikler"...)

Fuat AKDOGAN, Kusadasi Belediye Baskani
"Bu panelde sunulan örnekleri doğrusu çok kıskandım. Demek ki, ÇEKÜL bizi yardıma değer bulmamış!"

Mehmet ERIŞ, Ödemiş Belediye Başkanı
"Bademli, Konaklı, Birgi, Kiraz... bütün bu yörelerde 'Çekül'den önce- Çekül'den sonra' diyebileceğimiz bir dönüşüm yaşadık. Üstelik Kuva-yı Milliye'nin ilk kurşununun atıldığı yer Ödemiş'in Çekül ailesinde hiç mimar yok. Ödemiş'te Arasta ile başladık korumaya. Nitekim, Alev Çoşkun da kitabında yazmıştır, Rumlar, heryeri yakıp yıkarken, 'burası ekmek parası kazanılan yerdi" diyerek çarşıyı yakmadan çekilmişlerdir..."
(Paneli yöneten Metin Sözen, burada bir saplama yapıyor: "Çarşı meselesi siyasetin önündedir. Türk kentlerinde kente sahip olmak için ticaret merkezi ile konut merkezi ele geçmiş olmalıdır")

Prof. Dr. Zeynep MERCANGÖZ, E.Ü. Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Ögretim Üyesi
"Kadı Kalesi kazısında üniversitemiz sivil-yerel işbirliğinin somut örneğini verdi. İçme suyumuzu ve yiyeceğimizi Ödemiş Belediyesi gönderdi, bunu unutamayız..."

Mithat KIRAYOGLU, Çekül Vakfi Baskan Vekili
"Yıllar önce Metin Hoca'nın peşine takılıp Safranbolu'da onarımdan ilk sözettiğimizde insanlar karşı çıkmışlardı... Bıkmadan devam ettik. Şimdi düşünüyorum da acaba Kula mı zengin, Kuşadası mı? Biz şimdi hasat zamanını yaşıyoruz... Hazır, büyüme hızı da düşmüşken, diyorum ki, şöyle bir ortalığı iyice toplasak..."

Hasan ÖZGEN, Çekül Vakfi Yönetim Kurulu Üyesi
“Bizim, korumada kamu-yerel-sivil işbirliği derken kasdettiğimiz ‘kamu’; ‘devlet’ demek değil, devletin ve toplumun karşılıklı görevlerini yeniden inşa ettikleri alandır. ‘Yerel’, yerel dinamiklerin yeniden inşaı ve güçbirliğine katılımıdır. Sivil ise ‘başıbozuk’, ‘resmi olmayan’ değil, katılımcılığı ve etkileşimi teşvik eden güçtür. Sonuçta, eskimiş kavramlardan kurtulmak ve hayatı savunmak zorundayız, çünkü artık gerileyecek bir yer kalmadı...”

Metin Sözen, oturumu kapatırken, "Kapıdan çıktığınız zaman, yurttaşlık bilinci açısından, bilincinizin nereden nereye taşındığı önemli..." diyor...
18:00 SERGİ AÇILISI
YER: Belediye Giris Holü
Bursa- Bergama- Kuşadasi Koruma Projelerinden Örnekler
Kuşadasi Nostalji Resimleri Sergisi Ticaret Odasi
Geçmis Zaman Olur ki ... KUSADASI- Savaş KELEŞ

7 Nisan 2002 Pazar, TUSAN OTEL TOPLANTI SALONU

ÇEKÜL VAKFI EGE BÖLGESI DANIŞMA KURULU TOPLANTISI

“DOĞAL ÇEVRENİN KORUNMASI, KÜLTÜREL ÇEVRENIN KORUNMASI, EĞİTİM, ÖRGÜTLENME, TANITIM”
Mithat KIRAYOGLU, ÇEKÜL Vakfi Baskan Vekili
Kırayoğlu, ÇEKÜl'ün kuruluş öyküsü ve ilkelerinden sözetttiği konuşmasında, bu ilkelerden belli başlılarını şöyle sundu:
* İletişim kopukluklarını gidermek için, etkinliklerde kopan kuşakları bir araya getirmek,
* Sırtını devlete ve holdinglere dayamamak,
* Eylem üretmek, ürettiğini söylemek ve paylaşmak,
* Üniversitelerle, kamu-yerel, sivil toplum örgütleri ile işbirliği,
* Koruma -yaşatma dengesi ve işlev verme...
Kırayoğlu ayrıca, ÇEKÜL'ün konumunun da "radikal" ya da "sürdürülebilir" ikilemi bağlamında tartışılmasından yana olduğunu vurguladı.

Hasan ÖZGEN, ÇEKÜL Vakfi Yönetim Kurulu Üyesi
"Önce şu soruyu kendimize soralım: Ben kimim? Biz kimiz? Bu soruların hazır yanıtları hep vardır, bunlara 'üst kimlik dayatması' denir. Aslında bütün kültürler önyargılıdır. Ayrıca bütün kültürler, sandıklarında birer 'suç tarihi' de taşırlar. Hiçbir tarih, hiçbir demokrasi, 'kendi suç tarihi' nden bağımsız olarak bu günlere gelmedi. İşte kültür tarihi yeniden yazılırken, önyargılardan arındırılmalı, mutlak kabul edilen tüm kavramlar sorgulanmalıdır! Adında 'tanıtım' da bulunan Çekül Vakfı'nın tanıtımda özen gösterdiği ilkelerden bir budur. Tarihi belgelerken, etik, nesnel olmak..."

Avniye TANSUĞ, ÇEKÜL Vakfi Iletişim Danışmanı
"Hasan Özgen'in bıraktığı noktadan devam edip, özellikle 'küreselleşme' ve 'sürdürülebilirlik' kavramlarına zaman zaman farklı açılardan da bakılmasının yararlı olacağına inanıyorum. Böyle bakıldığında 'küreselleşen' şeylerden birinin 'kültürsüzlük', 'sürdürülebilen'in de 'yerine konması mümkün olmayan' kaynaklardan ziyade 'mevcut düzen' olduğu da söylenebilir. Bu bakış, duruşumuzu da biçimlendirmeli. Bilgi tüketen değil, üreten toplum olmak için yeni okur-yazarlık türlerine arkamızı dönmemeli, bireysel ve örgüt düzeyinde bilişim teknolojilerinin gereklerine uyarlanmalıyız. Biz ÇEKÜL'ü artık internet'te tanıtmayı seçtik. Klasik basın iletişimi yöntemleri, Çekül'ün anlatacaklarını bayatlatıyor. Kaldı ki, Türkiye'nin kendi isteği ile eklendiği 'e-Avrupa+' projesi de bu konuda bir 'seferberlik' gerektiriyor..."

Fügen SELVİTOPÇU, ÇEKÜL Vakfi Izmir Temsilcisi
ÇEKÜL İzmir temsilcisi Selvitopçu', kültür mirası ve çevre koruma alanlarında yürüttükleri çalışmaları özetlediği konuşmasında genel olarak karşılaştıkları şu güçlüklerin altını çizdi:
- Bilgiyi paylaşmama eğilimi (Özellikle üniversitelerde daha önce yapıldığı bilinen rölöve ve restorasyon çalışmalarına ulaşılamaması gibi)
- Yer sorunu (Örgütlenmenin tek bir "lokal"de olmamasının yarattığı bazı malzeme sorunları)
- Görüş ve söylem birliği
- Kamu-yerel-sivil birlikteliğinin kurulmasının her zaman kolay olmayışı.
Selvitopu, 22 Nisan Dünya Günü konusunda bölgede çok katılımcı bir ortam olduğunu ve yaklaşan Dünya Günü için de yeni etkinlikler planladıklarını açıkladı.

Bülent TURAN, ÇEKÜL Vakfi Ege Bölge Koordinatörü
"Düşünce tarihinin doğum yeri, dünyaya farklı bakanların, farklı olma çabalarının coğrafyası, felsefenin ve bilimin beşiği, üzerinde binlerce yıllık uygarlıkların üst üste kurulmasından yorgun düşmüş Batı Anadolu coğrafyasındaki kültürlerin taşıyıcısı dünya uygarlıklarını yaratanların mirasçısı ve torunları olarak 'İyi kentli, İyi yurttaş, İyi dünyalı' olma yolunda; doğru bilgiden bilince ve örgütlenmeye giden yolda, dünya önünde diğerlerinden farklı durduğumuzu ve farklı bir sorumluluk taşıdığımızın bilincindeyiz.
Bu kapsamda, üçüncü bin yıla girişten bu yana, ÇEKÜL Vakfı Batı Anadolu Bölgesi çalışmalarını ve hedeflerimizi açıklamak istiyorum" diyerek başladığı konuşmasında, Bülent Turan Ege Bölgesi'ndeki havza boyutunda koruma projelerini şöyle grupladı:
- Bakırçay Havzası
- Gediz (Manisa - Kula )
- Yarımada
- Küçük Menderes
- Büyük Menderes
- Muğla
Turan, daha sonra (tam metnini bize ilettiği için ve önemli olduğundan özetlemeden yayınladığımız) aşağıdaki bölge raporunu sundu:

İZMİR
* ÇEKÜL’ün kent-havza-bölge-ülke ölçeğinde tasarım-uygulama çalışmaları kapsamında İzmir odaklı Batı Anadolu bölge etkinliklerinin 2002 yılında da kısa-orta-uzun dönemli bir çerçevede sürdürülmesi çalışmaları yürütülmektedir..
* Bu doğrultuda İzmir merkezde başlatılan bir dizi girişimin zaman içinde yön değiştirmesi ve özverili çabaların göz ardı edilmesi dikkate alınarak, en kısa sürede gelinen durum çerçevesinde bazı kurum-kuruluş-kişilerle ilişkilerin yeniden değerlendirilmesi yapılmaktadır.
* Sonuçlanması geciken “İzmir Çevre Kültür Evi” ve "Batı Anadolu Araştırmaları Merkezi" girişimlerinin somut bir çizgiye taşınarak, gerçekçi yaklaşımlarla çözüme kavuşturulması çalışmaları ne yazık ki merkezi yönetimin belirsiz tavrıyla ileri bir tarihe ertelenmiş gibi görünse bile; Tarihi Aya Vukla Kilisesi (İzmir Eski Arkeoloji Müzesi) nin ÇEVRE ve KÜLTÜR amaçlı kullanımı doğrultusunda restore edilmesi girişimlerimiz sürmektedir.
* ÇEKÜL Ege Bölgesi Danışma Kurulu üyeleri başta olmak üzere, destek veren kurum-kuruluş-kişilerle, İzmir’de yapmayı düşündüğümüz hazırlık toplantısını bugün burada düzenlemiş bulunuyoruz. Kuşadası’na ilişkin düşünce ve birikimlerin ortaklaştırılması, olumlu uygulamaların desteklenmesi hedefli çalışmanın çok yönlü tasarlanmasında yolumuzu açacak olan bu toplantıya katılanlara ve katkı koyanlara teşekkür ediyorum.
* Urla’da da yarımada havzası ölçeğinde başlatılan örgütlenme çalışmalarının Çeşme, Alaçatı ve benzeri yerleri de içerecek biçimde yapılması, tüm girişimlerin duyurulması çalışmalarını hedeflemekteyiz.
* “Birgi/Çevre Kültür Evi” nin açılışı için ÇEKÜL İzmir Temsilciliği’nin görüşleri doğrultusunda bir programın hazırlanması ve açılış tarihinin belirlenmesi çalışmaları son aşamasına gelmiş olup, bu yaz açılışın yapılması gerçekleştirilecektir.
* Bölgedeki doğal-kültürel mirasın korunması konusunda tüm gelişmelerin İzmir odaklı sürdürülmesi ilke edinilmiştir.
BERGAMA
* Geciken Koruma Amaçlı İmar Planı’nın ÇEKÜL Vakfı tarafından tamamlanarak, Kültür Bakanlığı’ndan gerekli desteğin sağlanması ve Özel İdare kanalıyla sürecin hızlandırılması çalışmaları sürmekte olup bu konuda Bergama belediyesinin de girişimleri sürmektedir.
* Tarihi Kentler Birliği aracılığıyla Kültür Bakanlığı’na sunulan iyileştirilecek bölgelerle ilgili dosyanın sonuçlandırılması, 14 Eylül İlkokulu ve çevresinin çıkış noktası seçilmesi ve 14 Eylül İlkokulu avlusundaki tescilli yapının rölöve ve restorasyon projelerinin Bergama’da hazırlanması, restorasyonunun Özel İdare destekli bitirilmesi çalışmaları koordinatörlüğüm denetiminde Bergama Temsilcimiz tarafından sürdürülmektedir.
* Kız Meslek Lisesi’nin Özel İdare’ye devri gerçekleşmiş olup, “Çevre Kültür Evi” olarak değerlendirilmesi amaçlı restorasyon için gereken maddi destek İzmir Valiliğine aktarılmıştır.
* Toprak altında bulunan 30 bin kişilik tiyatro, antik tiyatro ve yakın çevresinin kamulaştırılarak koruma altına alınması ve daha sonra kurtarma kazılarının yapılması hedeflenmiştir.
* Bazilika’nın çevresindeki Topçu Kışlası’nı içeren alanda yapılması düşünülen Kuzey Turizm Vadisi Uluslararası Proje Yarışması için ilgili kuruluşlardan destek istenerek kısa süre içinde alana ilişkin yarışmanın başlatılması planlanmaktadır.
* Eski Bergama Lisesi Binası’nın Belediye ve Kent Tarihi Müzesi olarak değerlendirilmesi yolunda girişimler belediyenin girişimleriyle başlatılacaktır.
* Geleneksel özelliklerini koruyan bir evin Bergama Evi olarak donatılması, halka açılması ve bir odasının Osman Bayatlı’nın anısına eşyalarıyla düzenlenmesi projesini Bergama belediyesi gündemine almıştır.
* Kentin geleneksel dokusunu vurgulayacak bir gezi güzergahı saptanarak kültürel turizm için ilk hazırlıkların yapılması ve bu doğrultuda Turizm Bakanlığı’ndan destek istenmesi çalışmalarımız başlatılacaktır.
* 31 Aralık 2001 tarihine kadar Bergama’daki tarihsel dokunun iyileştirilmesi çalışmalarının sonuçlarının yılbaşında geniş kitlelere duyurulması, bu amaçla ÇEKÜL ile birlikte özel tanıtım malzemesi üretilmesi çalışmaları sonuçlandırılmış olup, basılı ve görsel çalışmalar belediye tarafından yaptırılmıştır.
BORNOVA
* ÇEKÜL İzmir Birimi olarak, Bornova üzerine bugüne kadar yapılan saptama çalışmalarından başlayarak tüm bilimsel verilerin ayrıntılı derlenmesi çalışmaları İzmir temsilciliğimizce yürütülecektir.
* Ege Üniversitesi’nin varlığı dikkate alınarak, ilginç geleneksel konutların belirlenmesi ve yeni işlevlerle donatılmak üzere ilgili kurumlara önerilmesi çalışmalarının bu yıl içinde başlanması hedeflenmektedir.
* Bornova’da “kültürel gezi yolu” belirlenerek, bugüne kadar tek örneklere dayalı çabaların bir akış ve bütünlüğe kavuşturulması çalışmaları orta vadeli hedefler programına alınmıştır.
* Kamu elinde bulunan tarihi yapıların bahçeleriyle birlikte yeniden incelenmesi ve sağlıklı değerlendirilmesi için öneri geliştirilmesi için İzmir temsilciliğimiz girişimlerde bulunacaktır.
* ÇEKÜL tarafından çağrıyı da içeren “Niçin Bornova?” başlıklı bir broşür hazırlanarak, doğal-kültürel çevre bütünlüğünün öneminin vurgulanması ve bu amaçla bir “ÇEKÜL Bornova Grubu” oluşturulması için girişimlerimiz başlatılacaktır.
BUCA
* Dokuz Eylül Üniversitesi’yle işbirliği içinde, tüm birikimlerin derlenerek Buca’nın bir üniversite kenti kimliğine ulaşması için proje geliştirilmesi, gelişen ortamın yönlendirilmesi hedeflenmektedir.
* Öncelikli bir yapı adası seçilmesi ve mülkiyetler belirlenerek öğrencilerin seçilen alandaki geleneksel konutlarda kalabilecekleri özel mekanlar yaratılması projesi başlatılacaktır.
* Belirlenen alanda “Çevre Kültür Evi” olarak bir yapı seçilerek, özellikle öğrencilerde kent bilincinin yaratılması için bu yapının işlevlendirilmesi amaçlanmaktadır.
* Seçilen yapı adasında bir sokağın özel kent mobilyalarıyla donatılarak, Buca bütününe örnek oluşturulması düşünülmektedir.
* Yıkıma bırakılmış büyük konutların bahçeleriyle birlikte değerlendirilmek üzere saptanması ve kamu kurumlarına önerilmesi çalışmaları yapılacaktır.
* Tüm bu amaçları içeren bir ÇEKÜL broşürü hazırlanarak geniş kesimlere çağrı yapılacaktır.
SELÇUK
* Belediye Başkanı Hüseyin Vefa Ülgür’ün ÇEKÜL’den destek istekleri doğrultusunda ÇEKÜL Bölge koordinatörü Bülent Turan’ın hazırlayacağı rapor ışığında kent meydanında yer alan geleneksel mimariye sahip bir konut saptanmış olup, “Çevre Kültür Evi” olarak kamu-yerel-sivil birlikteliğine dayalı yaşama geçirilmesi amacıyla 2002 yılı içinde restorasyon çalışmaları başlatılması hedeflenmektedir.
* Çevrede Şirince ve diğer yerleşme yerleriyle ilgili ÇEKÜL üyelerinin özverili çabalarının Şirince’de olduğu gibi farklı yöne kaymasının önlenerek, desteklerin belirli bir protokol ve program içinde sürdürülmesi ilke edinilmiştir.
KUŞADASI
* Hazırlanan protokol örneğinin gözden geçirilerek zaman yitirilmeden işlemlerin başlatılması ve olumlu örneklerin çoğaltılması amacıyla kamu yerel sivil özel birlikteliği sağlanması yolundaki girişimlerimizin sonucu beklenmektedir.
* Seçilen sokakların ve evlerin iyileştirilmesinin gerçekleştirilmesi için bir uygulama planı yapılması ve bütüncül bir yaklaşımla koruma yaşatma projesini hayat geçirme çalışmalarına hız verilecektir.
* ÇEKÜL temsilcilerinin, Yüksek Danışma Kurulu üyelerinin ve yerel yönetim ilgililerinin katılacağı toplantı bu hafta Kuşadası'nda düzenlenmiş olup, bilgi-birikim akışını sağlama amaçlı olarak düzenlenmesi gerçekleştirilmiş, ortak hedeflerin belirlenmesi çalışmalarının sonuna gelinmiştir.
SÖKE
* Ön çalışma raporunun ışığında Belediye Başkanı ile görüşülerek kentin tümünün korunması siyasetinin saptanması, gerekli planların hazırlanmasında ÇEKÜL’ün destek vermesi düşünülmekte; yerel yönetimden bu konuya ilişkin yaklaşımlarının tespiti çalışması yapılmaktadır.
KULA
* Kula'da kentsel sit alanında bugüne kadar yapılmış ve arşivlerde kalmış olan tüm çalışmaların uygulamaya geçirilmesi,
* Yunus Emre Caddesinin iyileştirilmesi,
* Çukur Çeşme'nin ve kapatılmış olan diğer yer altı çeşmelerinin gün ışığına çıkarılması,
* Çarşı girişi kent meydanının düzenlenmesi, bu meydanda oluşturulacak park içinde "Yunus Emre - Taptuk Emre ve Şehit Mehmetçik Heykeli"nin yapılması,
* Sakarya mektebinin restorasyonu,
* Zafer İlkokulunun restore edilerek kültür amaçlı kullanımının sağlanması,
* Kurşunlu cami gibi anıtsal yapıların yarım kalan ve kalitesiz restorasyonlarının gözden geçirilerek sahiplenilmesi ve en iyi şekilde sonuçlandırılması,
* Çarşı Hamamı'nın, hanların ve arastaların restore edilerek tekrar yaşamalarının sağlanması,
* Dünya Kenti olma potansiyeline sahip büyük bir kültür birikimine sahip bu kentimizin korunarak yaşatılması, tanıtımı ve turizm olanaklarının artırılması amacıyla çalışmalar başlatılmış olup, öncelikle belediye bünyesinde "Restorasyon Birimi" kuruluşu yapılarak, ÇEKÜL Vakfı Ege Bölge koordinatörünün denetimi ve yürütücülüğünde hızla çalışmalara başlanmıştır.
* Önümüzdeki sonbaharda bir "KULA SEMPOZYUMU" yapılması planlanmış olup, sempozyum düzenleme ve değerlendirme komiteleri çalışmalarına başlamıştır.
* Halkın katkısı ve ilgisiyle "Yerel ve Sözlü Tarih" çalışmalarına bilimsel denetim ve yönlendirme altında başlanmıştır. Tüm bu çalışmalar; Kula Belediyesi, İl Kültür Müdürlüğü, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü, Kulalılar ve Kulayı Sevenler Derneği ile halkın da katılımıyla ortaklaşılarak sürdürülmektedir.

Mine Dinç, ÇEKÜL Söke Temsilcisi
Dinç, 2 No'lu Koruma Kurulu ve Söke Belediyesi ile işbirliği içinde, Kemalpaşa Mahallesi üzerinde sürdürelen çalışmalardan sözetti.

Bülent Şahin, ÇEKÜL Bergama Temsilcisi
"Bu toplantılarda yaptılan iletişim, kafamızda yeni dosyalar açılmasına yol açtı... Mesela elektronik iletişime ağırlık verilmesi bunlardan biri... Bir diğeri halkın katılımının önemi. Bizim belediye başkanımız mimar olduğu için iletişim sorunu yok, fakat böyle olmayan koruma projelerinde, bürokrasi sorununu aşması için her hal-ü-karda restorasyon ekibine yetki verilmeli."

Nilüfer Öztürk, ÇEKÜL Aydın Temsilcisi
Dünya Gazetesi'nin seçtiği "2001'in En Başarılı Kadınları"ndan biri olan Mimar Öztürk, çalışmalarına, Milli Eğitim Müdürlüğü arşivindeki eski Aydın fotoğrafları ile bu fotoğraflardaki yerlerin bugünkü durumlarını da gösteren yenilerini bir araya getirdikleri bir albümle yola çıktıklarını, sonra Kavaklı'ya geçerek iyileştirme çalışmalarına başladıklarını anlattı. Öztürk, Aydın'ın 200 kişilik Kent Konseyi'nde ÇEKÜL'ün de "Tarım ve Çevre" sektöründe görev aldığını belirtti.

Meral Oğuz, ÇEKÜL Muğla Temsilcisi
2,5 yıldır Muğla'da olduğunu belirten Oğuz, Muğla'daki tarihi doku kurtarılmadığı sürece, Bodrum ve Marmaris'in gölgesinde ve "anlamsız" bir kent olarak kalacağını belirttiği Muğla'da Çekül'ün başlattığı Arasta ve Özbekler Evi projelerinden sözetti. Öztürk de "kamu-yerel-sivil" birlikteliğinin her zaman aynı kolaylıkta kurulmadığını söyledi.

Dr. Ayşe Şerifoğlu, ÇEKÜL Kuşadası Temsilcisi
Ege Bölgesi toplantılarının mimarlarından, Kimya Mühendisi Dr. Şerifoğlu, Kuşadası Belediyesi'nin koruma yönündeki değişime ne kadar hazır olduğunu vurguladı. Aslında bu dönemin, 2000 yılında Kuşadası'nda yapılan sempozyumun ardından başladığını belirtti.

Feyzullah Özcan, Kastamonu Vali Yardımcısı
Toplantıdan ayrılmak zorunda olan Özcan, Selvitopçu ve Öztürk'ün altını çizdiği "birliktelikler-işbirlikleri" konusuna değinerek, Midyat Kaymakamı iken, kendisini bu alandaki çalışmalara dahil olamaya davet eden ÇEKÜL Midyat temsilcisi Nevin Soyukaya'yı örnek verdi ve "belki de bir gönüllü avcılığına çıkmak gerek" dedi.

Dr. Arif Tarım, ÇEKÜL Birgi Temsilcisi
Tarım, 1995'te Ödemiş'te Birgi için birleşen 17 kişinin "hala bir arada ve bu yolda mücadele içinde" olduklarını belirtti. Dr. Tarım, "ABD silahı ile, Japonya teknolojisi ile, Çin nüfusu ile dünyaya nasıl hakim oluyorsa, biz de kültürümüz ile dünyaya sözümüzü dinletebiliriz" dedi.

Dr. Nadide Güntel, BİRGİ Temsilcisi
Birgi Temsilcisi Güntel, aktif çalışmaya "İncir Nasıl Pazarlanır?" paneli ile başladıkları Birgi'de halkın önce yadırgayıp, bazı politik olumsuz propagandalara kapılıp, ÇEKÜL'ü dışladığını, sonra yavaş yavaş işbirliğine girdiğini anlattı. Bu konuda Ödemiş Belediyesi'nden aldıkları desteği vurguladı.
(Avniye Tansuğ, Güntel'in "incir" meselesi ile ilgili olarak, gelişmemiş yöreleri internet üzerinde örgütleyen, Hindistan'daki "Warana Bağlı Köyler" projesi başarı örneğini hatırlattı).

Mehmet Ata Tansuğ, ÇEKÜL Yüksek Danışma Kurulu Üyesi
"Bir tehlikeye dikkat edilmeli, Ege bölgesindeki turizm hareketi 40 yıl önce başladığında, sanayi toplumunun önerdiği kitle turizmi koşullarına uygun bir gelişme gösterdi. Günümüzde bilgi toplumuna geçişte, turizmin çerçevesi de değişti. Kültürel turizme uygun koşulların yaratılması gerekiyor. Bu doğal gelişim de, geçmiş dönem yapılanmasının sonucu olan tur operatörlerinin kontrolu altında tuttuğu bugünkü piyasa koşulları ile kent halkımızın çıkarları çelişmekte ve dolayısı ile yeni yapılanmada yerel yönetimlerimiz tarihsel kent varlıklarımızı ortaya çıkaran ve bunları tüketim toplumunun alışkanlıklarının ötesinde, gerek yurttaşlarımıza, gerekse dünya vatandaşlarına açmak durumundadır. Bu zor dönemde uzun erimli yapılanmanın getirdiği karmaşıklığı aşmanın bir çatışma noktasında bulunuyoruz... Herkese kolay gelsin..." dedi.

Prof. Dr. Metin Sözen, "Dile getirilen tüm sorunları not aldım" diyerek, temsilciler arasında yeniden bir işbölümü yaptığı toplantıyı kapatrken, herkesi Dünya Günü 2002 için kendi bölgelerinde etkinlikler düzenlemeye, yakın çevrede olanları da Mudanya'daki Dünya Günü'nde buluşmaya davet etti.

Kerem Kırayoğlu kamerasından "Ege Koruma Toplantıları-I" Resimleri burada...

Bu haber ile ilgili diğer internet bağlantıları:
Yerel yönetimler:
Yerel.net.tr
Genel
Genel...
Kordon Derneği
Kordon
Yönetmen Hasan Özgen'in diğer belgesel çalışmaları:
Nobetci Ajans- FILMTEL- Belgeseller

BERGAMA

Belediye:
Belediye
Bergama Belediyesi İletişim Sorumlusu Ferit Özcan, e-postası
Bergama örenyerleri listesi:
Ören yerleri

Bergama- Allianoi tartışması :
Kültür Bakanlığı Görüşü
Su İçinde Allianoi sergisi
Radikal'den bir haber
Zeynep Oral yazısı
uluslararası kermes

MUĞLA Evleri
Muğla

KUŞADASI

Belediye:
Belediye

UNESCO
Unesco'da Kuşadası
Unecso

Kuşadası.net
Kuşadası.com

BİRGİ
Belediye:
Belediye
Birgi (İng.)

Çakırağa Konağı:
Konak

KULA
Belediye:
Belediye




Çarşamba, Mart 27, 2002

Tokat Buluşması



Tarihi Kentler Birliği'nin ve ÇEKÜL Tokat Temsilcisi Adnan Şahin'in, Tokat Kent Senatosu Başkan ve üyeleri ile işbirliği içinde düzenlediği, Tokat Belediyesi ve Tokat Valiliği evsahipliğinde 22 ve 24 Mart 2002 tarihlerinde yapılan "Tokat Buluşması"nın tüm ayrıntıları Birliğin web kütüğü'nde bulunuyor...

Tokat Kent Senatosu da artık bir web kütüğü (weblog) tutmaya başlıyor: Tokat Kent Senato


Metin SözenSönmez Yanardağ'ın kamerasından Metin Sözen...

Son haftalarda Dünya Çevre Kültürü sayfasında yayınlanan ÇEKÜL ilintili haberlerden...



KENTSEL KİMLİĞİ KORUMADA MİDYAT’IN ÖYKÜSÜ...





Anadolu’nun birbirinden ilginç kültürlerini ve inançlarını kentsel dokusunda günümüze kadar duyuran ve yaşatan kentler arasında Midyat, ayrıcalıklı yerini bugün de korumaktadır. Güneydoğu Anadolu’da köyden kente her ölçekte yerleşme yeri, zengin geçmişinin kazandırdığı olanakla, başta arkeolojik alanda olmak üzere, çok yönlü ilgi odağı olmayı sürdürmekte, her geçen gün bu ilginin yoğunluğunu artırmaktadır. İlginin hızla artmasının temel kaynağı, her türlü olanakları-sorunları birlikte getiren ve ülkenin geleceğini ilgilendiren barajların, ağır ağır yaşama geçmeye başlamasıdır.



Bu süreçte Midyat, önemi oranında ilgi odağı olmasa da, duyarlı çevrelerin farklı yaklaşımlarına tanık oldu. Kent konusunda, kısa-orta-uzun dönemli hedefleri içeren ilk köklü yaklaşım, ÇEKÜL Vakfı’nın “7 Bölge 7 Kent” projesi kapsamına girmesiydi. Güneydoğu Anadolu’yu simgelemek üzere, Midyat Kaymakamı ve ÇEKÜL Vakfı Yüksek Danışma Kurulu üyesi Feyzullah Özcan’ın, ÇEKÜL Vakfı Bölge Koordinatörü Nevin Soyukaya’yla birlikte yaptıkları öneri, Vakıf Yönetim Kurulu tarafından olumlu karşılanmıştı. Daha önce, “TBMM Kültür-Sanat ve Yayın Kurulu” da, Diyarbakır-Şanlıurfa-Mardin-Midyat’ta, geleneksel niteliklerini koruyan evlerden birinin, kimliklerine uygun onarılarak işlevlendirilmesi kararını almıştı. Bu konuda somut sonuçlara ulaşan ilk yer de Midyat olmuştu.



Kentin tümüyle ele alınmasıyla ilgili bilimsel adım ise Dicle Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencileri tarafından atıldı. 1997 yılında kentin şehircilik ve mimarlık açısından değerlendirilmeye başlanması, yeni çalışmaları birlikte getirdi. Ardından mimar Sezin Yılmaz, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde hazırladığı tezle, geleneksel Midyat evlerinin temel özelliklerini belirlemeye yöneldi. Aynı yıllarda, fotoğraf sanatçıları ve yazarlar, Midyat’ı, farklı yaklaşımlara olanak vermesi nedeniyle sık sık gündemlerine taşıdılar.



Bu arada değişik kentlerde yaşayan Midyatlı’lar, kurdukları örgütlerle, kentin kimliğinin korunması yolunda hemşehrilerini desteğe çağırdılar. Deyrul-Umur Manastırı Vakfı da, her aşamada ilgisini sürdürdü. O yıllarda İzmir Valisi olan, daha sonra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri görevini yükümlenen Kemal Nehrozoğlu ise, kente kesintisiz katkı sağlayan kişilerin başında yer aldı.



Bu gelişmelere koşut olarak, Kastamonu’ya vali yardımcısı olarak atanan eski kaymakam Feyzullah Özcan, birbirini izleyen bir dizi çalışmayla, “7 Bölge 7 Kent” projesi kapsamında yapılması gerekenleri yaşama geçirmeyi başladı. Bunların başında, Midyat “Çevre Kültür Evi” gelmektedir.

İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nden bu amaçla gönderilen ödenek, evin önemli bir bölümünün tamamlanmasını sağladı. ÇEKÜL Vakfı Tasarım-Uygulama Birimi Sorumlusu Dr. Mehmet Alper tarafından hazırlanan ayrıntılı proje, bilimsel araştırmalar başta olmak üzere çok amaçlı işlevleri içeriyor, her aşamada yapıya özenli yaklaşımı kaçınılmaz kılıyordu. Onarımın çıkış noktası, Güneydoğu Anadolu’da örnek yaratmak, ardından kentin tümünün kimliğini belirleyecek bir "koruma planı"na ulaşma sürecini kısaltmaktı. Hedeflenen, Çevre Kültür Evi’nin tüm bu girişimlerin merkezini oluşturmasıydı; daha eksikleri bulunmasına rağmen, şimdiden belirlenen hedefe katkı sağlamaya başlamış bulunmaktadır.



Tasarım ve bezeme açısından böylesine niteliklerle yüklü bir yapı için, geleneğin gücünü yitirmemiş taşçı ustalarına gerek duyulacaktı. Çevrede yapılan araştırmalar, bulunan iki yaşlı ustayla işe başlamanın, usta-çırak ilişkisi içinde yeni kadrolara yönelmenin, en kısa ve kalıcı yol olduğunu gösteriyordu. Zaman yitirmeden Kaymakamlık içinde yeni bir birim oluşturuldu, teknikler ve aletler geliştirildi, çalışanların sayısı her geçen gün artırıldı. Değişik yerlerden isteklerin çoğalması, Çevre Kültür Evi’ni görenlerin farklı düşünmeye başlamaları, taşçılık konusunda Midyat’ın eski ününe yaklaşılması, somut sonuçlara hızla ulaşılması, atanan yeni yöneticilerin sürekliliği sağlamaları, geleceğe dönük umutları pekiştirdi.



Onarım sürecinde Midyat Belediye Başkanı, “Tarihi Kentler Birliği” kurucu üyesi Şeyhmus Nasıroğlu, bu bölgedeki sokakları özenle yeniden düzenledi. İkinci aşama olarak, taştan kemerli dükkanların ve görkemli hanın bulunduğu tarihi “ticaret bölgesini”, onarmaya ve canlandırmaya yöneldi. ÇEKÜL Vakfı yetkilileri, diğer çalışmalarda olduğu gibi, bu bölgenin projelerini de hazırlayarak, hareketin boyutlanması ve ivme kazanması konusundaki desteklerini sürdürdüler. Eski ticaret bölgesine canlı yaşamın sıçraması için, yeni yollar aramaya-denemeye çalıştılar. Mimarlık ortamında ortaya çıkan zengin bezeme anlayışının, üretilen kemer-gerdanlık-küpe-toka-bileziklerde, kısacası “gümüş telkari” işlerinde büyük bir incelikle bugün de sürdürülmesi, kentin geleceği için düşünülen çıkış noktalarının başına “çarşıyı” almayı kaçınılmaz kılıyordu. Geçmişin özgün üretim mekanlarının kimliklerine uygun yeniden yaşama geçirilmesi, koruma politikalarının öncelikli hedefi olmalıydı. Bu, kuşkusuz kenti bütünüyle değerlendirme anlamına geliyordu. Midyat Endüstri Meslek Lisesi’nde geleneksel sanatlar konusunda yeni bölümler açılması, taşçı ustaları için izlenen yolun devamı niteliğini taşıyacaktı.



Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınan Midyat’ta ilk adımı atan TBMM, ÇEKÜL Vakfı gibi tüm kurum-kuruluş-kişilerin artık ortak beklentisi, sürecin kesintiye uğramadan birlikteliğe dayalı sürdürülmesidir... Midyat’ın korunarak uluslararası ortamlara aktarılmasıdır... Bu beklenti, bir anlamda duyarlı kesimlere çağrı niteliği de taşımaktadır. Hiç kuşkusuz tek bir evle başlayan bu öykünün, yaşamımızı, tüm kenti sarması, Midyadlıların koruma çalışmalarına egemen olmasıyla anlam kazanacaktır.




ANADOLU’DA KERPİÇ MİMARLIĞININ SİMGESİ “BALABAN” DESTEK BEKLİYOR...





2001 yılının Ağustos ayında, Elazığ-Harput-Kemaliye-Malatya-Battalgazi-Yeşilyurt-Darende-Balaban’da, ÇEKÜL Vakfı bölge temsilcileri, kamu-yerel-sivil-özel kesimlerin yöneticileri ve üyelerinin geniş katılımıyla düzenlenen toplantılarda, doğal-kültürel varlıkların korunması-yaşatılması, kimliklerine uygun tanıtılması konusunda bir dizi karar oluşturulmuş, öncelikler belirlenmişti... Bu çalışmaların bir bölümünün Malatya odaklı olarak gerçekleştirilmesinin, tasarım-uygulama sürecini kısaltacağı, sonuçların niteliğini yükselteceği üzerinde de durulmuş, eşgüdümü sağlamak üzere, ÇEKÜL Vakfı Malatya Temsilcisi Bekir Sözen görevlendirilmişti.



Aradan geçen yedi ay içinde, farklı nitelikte çalışmalar gerçekleştirildi. Malatya merkezde, kerpiç mimarlığının özgün bir örneği olan “Karakaş Konağı’nın” tüm sorunları çözülerek, onarımı bitme aşamasına getirildi. Proje çalışmalarının ilk adımları, yakın geçmişte yitirdiğimiz Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Yönetim Kurulu üyesi mimar Fuat Kınıkoğlu’nun girişimleri, Malatya Valiliği ve Malatya Belediyesi’nin destekleri, Kültür Bakanlığı’nın yükümlülüğü, ÇEKÜL Vakfı Tasarım-Uygulama Birimi Sorumlusu Dr. Mehmet Alper’in ayrıntılı rölöve-restorasyon projelerini üretmesiyle atılmıştı.



Anadolu’da kerpiç ağırlıklı geleneksel konutlar içinde çok özel bir yeri olan Karakaş Konağı’nın çağdaş yöntemlerle, kuram-kurallarına uygun onarılması, bölgede birbirinden ilginç yerleşme yerleri için örnek oluşturacaktı. Bu açıdan büyük bir özen gösterilmesi gerekiyordu. Konak “Etnografya Müzesi” olarak da kullanılacağı için, tüm ayrıntılar dikkate alındı, kimliğine uygun olarak yeniden değerlendirildi. Konağın karşısında bulunan diğer geleneksel konutun yönetim binası olarak düzenlenmesi, etrafında geniş bir açık sergileme alanının oluşturulmasıyla Malatya, özgün bir konağa, geleneksel sanatları içeren bir müzeye kavuşmuş olacak.



Çok yönlü katılıma dayalı bu proje, aynı zamanda kentin eski dokusundan izler taşıyan Sinema Caddesi’ndeki “Beşkonaklar”, “Beşevler” ve diğer evlerin bütünleştirilmesine, bir bölümünün “kültürel turizm” için planlanmasına örnek oluşturacak. İzlenecek süreçte İnönü Üniversitesi yetkilileri, özelliklerini yitirmemiş bir konağı onararak, onu işlevlendirerek, öğrencilerinin eğitim gördükleri kentle geleneksel ortamlarda daha sağlıklı ilişki kurmasına katkı verebilirlerse, bu çok yönlü yararı birlikte getirecektir. Malatya Valiliği de bunlara bağlı olarak, bir geleneksel konutu “konukevi” işleviyle donatmayı, gelişmelere öncülük etmeyi düşünmektedir. Hiç kuşkusuz bütün bu çabalar, kentte sokak ölçeğinde korumaya olumlu bir örnek vermeyi hedeflemektedir. “Tarihi Kentler Birliği” kurucu üyesi Malatya Belediyesi, bu dokunun sağlıklı hale getirilmesi için, kendine düşen sorumluluğu yükleneceğini açıklamış bulunmaktadır.



Çeşitli bakımlardan "olanaklı" bir kent olan Malatya’da, kültürel öncelikli ve ağırlıklı bu girişimlerin, çevresini de etkilemesi doğaldır. Ayrıca Anadolu tarihinde önemli bir yeri olan “Aslantepe” gibi arkeolojik bir alanı varlığında barındırdığı dikkate alınırsa, İnönü Üniversitesi’nin Eski Malatya/Battalgazi’de, bugün ayakta olan büyük Poyrazbey Konağı’nı “Malatya ve Çevresi Araştırmaları Merkezi” olarak değerlendirmesi, kültürel süreklilik açısından önemli bir adım olacaktır. Burada onarımı yarım kalan Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı’nın yeniden yaşama kazandırılmasıyla da, “Üniversitelerarası Yaz Okulları” için farklı bir ortam yaratılabilecektir.



Düşünülen ve alınan kararlar içinde, Yeşilyurt-Darende-Balaban da böylesi gelişmelerin parçası olarak, ayrı bir ağırlık taşımaktadır. Yeşilyurt, adına uygun olarak, geleneksel dokunun zenginliğini yoğun yeşille birleştiren, özelliğini yitirmemesi gereken, önemli yerleşme yerlerinden birisidir. Yerel yönetimin duyarlı yaklaşımları desteklendiğinde, kentsel kimliğin korunabilmesi olanağı yüksek gözükmektedir.



Bu bölgede doğanın varlığını en güçlü biçimde duyurduğu bir nokta da, Darende’nin “Günpınar/Aşudu Şelalesi” ve yakın çevresidir. Ünlü şelalenin kaynaklarında Darende Belediyesi’nin bazı yanlış yaklaşımlarının durdurulması, suyun akışının sağlıklı kılınması, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin zengin özellikler içeren vadi için hazırladığı projenin uygulanması, burası için ilk olumlu adım olacaktır. Halkın kendi çabalarıyla geliştirdikleri ağaçlandırma girişimlerine, Orman Bakanlığı’nın desteği, Türkiye’de doğal-kültürel varlıkların korunması savaşımına büyük katkı sağlayacaktır. Çünkü ülkemizde niteliklerini koruyabilen böylesi alanlar hızla azalmaktadır.



Darende’nin bir bölümünde, geleneksel doku bugün de yaşamaktadır. Doğal yapıyla uyumlu bu bölümün yanı sıra, kalesi, etrafı gittikçe yapılarla sarılan diğer anıtları, yeni yaklaşımları beklemektedir. Benzer özellikler gösteren Balaban’da ise ÇEKÜL Vakfı, Balaban Belediyesi’yle birlikte tüm yetkililere çağrı yaparak, değişik nedenlerle zorlanan özgün dokunun kurtarılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Her geçen gün sayısı azalan geleneksel konutların, farklı bir programla gündeme getirilmesi, tasarım ve malzeme açısından olduğu kadar, bu alandaki mimarlık ve şehircilik eğitimi için de kaçınılmaz bir kaynak oluşturmaktadır. Yerleşmeyi yoğun çaba göstererek ayakta tutmaya çalışan Balaban Belediye Başkanı M. Ali Türkyılmaz, bu süreçte tüm yetkililere başvurarak, özgün dokunun korunması yolunda destek istemektedir.



Balaban’ı canlandırmak-yaşatmak için, bugün çoğu kapalı olan geleneksel dükkanların bulunduğu bölgenin yeniden işlevlendirilerek, kültürel turizme dönük ve geleneksel sanatların üretimini de içerecek biçimde ele alınması düşünülmektedir. Ayrıca anayola yakın, özelliklerini koruyan bir Balaban evinin, “Çevre Kültür Evi” olarak düzenlenerek bilimsel araştırmalara ayrılması, Balaban’la ilgili belge ve yayınların burada toplanması öngörülmektedir. Bu arada, ülkemizin ünlü fotoğraf sanatçılarının farklı yaklaşımlarını içeren bir çalışmayla, Balaban’ın bölgedeki özel konumunu vurgulayarak, başta Suçatı, Gürün ve benzeri yerleşmelerin de özelliklerini yitirmemesi için, konu ulusal-uluslararası ortamlara taşınacaktır. Çünkü dünyada, bu tür geleneksel dokular için özel araştırma alanı oluşturulmakta, korunması yolunda aralıksız çaba gösterilmektedir.



Türkiye’de kerpiç malzemeye dayalı mimarlığın üzerine ilgiyi yoğunlaştırmak üzere, Balaban Belediyesi ve ÇEKÜL Vakfı, “Balaban Eylem Planı” çerçevesinde, kamu-yerel-özel-sivil kesimlerin birlikteliğini sağlayarak, zaman yitirmeden, konuyu farklı ortamlarda farklı desteklerle düze çıkarmak istemektedir. Çünkü Anadolu’nun derinlikli yerleşme kültürünün, yerleşme tarihinin öğrenilmesi, dünya için de büyük önem taşımaktadır. Tüm kurum-kuruluş-kişilere sorumluluk yükleyen bu birikimin yaşatılması, kimlikli bir coğrafya için kaçınılmaz olmaktadır. Balaban da bu köklü coğrafyada oluşturulan köklü geleneğin günümüze uzanan sonuçlarından biri olarak, yaşatılmayı, yaşamını sürekli kılmayı beklemektedir...



TALAS DAYANIŞMA ODAĞI OLUYOR...





Kayseri’nin güneydoğusunda, Ali Dağı eteklerinde kurulan, “Aşağı”- “Yukarı ”olmak üzere birbirinden falezlerle ayrılan ve ilginç iki bölümden oluşan Talas’da yaşam, 1998 yılında itibaren ağır ağır değişmeye başladı. Türkiye’nin doğal-kültürel varlıklarını geleceğe çok yönlü taşımak amacıyla başlatılan “7 Bölge 7 Kent” projesinde, Orta Anadolu Bölgesi’ni simgelemek üzere Talas’ın seçilmesi, kentin kültürel kimliğinin farklı boyutlarda ele alınmasını sağladı. Bu aynı zamanda, yeni bir dönemin başladığının, bir dizi somut sonuçlara gidecek yolda yeni birlikteliklerin oluşturulacağının da ilk işaretiydi.



ÇEKÜL Vakfı yetkililerinin Kayseri ve Talas’da yaptıkları bir dizi toplantı ve kararların ardından, Erciyes Üniversitesi’nin iki fakültesi, Prof. Dr. Zafer Bayburtluoğlu ve Prof. Dr. Hüseyin Yurtsever’in yönetiminde, birbirini tamamlayan çalışmalarla, özverili-birikimli öğretim üyeleri ve öğrenciler, kentin tüm kültürel varlıklarını saptamayı başardılar, sonuçlarını da zaman yitirmeden yayınladılar. Böylece Erciyes Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, şehircilik dersi kapsamında Talas’ın kentsel gelişme sürecindeki tüm evrelerini ayrıntılı belirleyerek, bilimsel verilere dayalı gelişmeler için ortam yarattılar. Bu durum, üniversitelerin çevrelerine nasıl farklı bir boyut kazandırabilecekleri konusunda da iyi bir örnek oluşturdu. Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Yurtsever başkanlığında gittikçe deneyim kazanan bu grup, Mimar Sinan’ın doğduğu Ağırnas beldesinin tüm geleneksel dokusunu inceleyerek, ilginç yerleşmeyi sağlıklı bir plana kavuşturdular. Karşılıksız bu çabalar, yeni bir anlayışın ürünü olarak artık geleneğe dönüşmek üzeredir.



Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı, Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyeliği görevleriyle birlikte bölgesine büyük katkı sağlayan, genç yaşta yitirdiğimiz Prof. Dr. Zafer Bayburtluoğlu ise, Talas’a yaşamını adamış kişilerin başında yer alıyordu. Kayseri Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı ve ÇEKÜL Vakfı Temsilcisi Bayburtluoğlu’nun, olumlu ve kalıcı çalışmalarının bir bölümünün Talas’da yoğunlaşması, kent için büyük bir şanstı. “7 Bölge 7 Kent” projesi kapsamına Talas’ın alınmasını öneren de kendisiydi.



Kentin koruma amaçlı planı hazırlanırken, somut girişimlerin ivedilikle “Harman Meydanı” çevresinden başlanmasını sağladı. Talas Belediye Başkanı ve Tarihi Kentler Birliği Encümen Üyesi mimar Orhan Say’la birlikte sessiz sedasız Harman Meydanı’nı, Harman Camisi’ni, Rüştiye Mektebi’ni özgün kimliğine kavuşturdular. Onlara, Erciyes Üniversitesi’nin, eğitimci Sadullah Sayer’in, Salih-Burhan Tan kardeşlerin katkıları, Talas’ta yeni bir bilincin doğmasına neden oldu. Ölümünün hemen ardından buraya Zafer Bayburtluoğlu’nun adının verilmesi, kentte gelişen yeni anlayışın sürekliliğe kavuşacağının işaretiydi.



Talas’a yolu düşenler, Rüştiye Mektebi’nde 7.000 kitapla, her türlü çağdaş donatıyla karşılaşırlar. “Fatma-Kemal Timuçin Halk Kütüphanesi” artık Talas’ın örnek yerlerinin başında gelmektedir. Bu duyarlı aile, Talas Belediyesi’yle birlikte bir dizi özgün özellikler içeren taştan yapıyı onarmak, yeni işlevlerle donatmak üzere çabalarını yoğunlaştırmış bulunmaktadır. Kamulaştırma çalışmalarının ardından, meydan çevresinde değişik işlevli yapılarla, yeni bir merkez doğmaktadır. Burasını “Ulus/Gölbaşı" Meydanı’na bağlayan, bütünüyle kimliğini yitirmemiş Kazım Paşa Caddesi, çalışmaların ikinci aşamasını oluşturacaktır. Kültür Bakanlığı’nın sokak sağlıklaştırma çalışmaları kapsamında düşünülen “Ali Saip Paşa Sokağı”nın geleneksel dokusu da diğerlerine eklenince, kentin bütününde kimlikli bir dönüşümün izleri duyulmaya başlayacaktır. Kuru derenin canlandırılması, falezlerde bulunan 2000 metreküp kapasiteli sarnıçlardan da yararlanılarak çevrenin doğal yapısının zenginleştirilmesi, “doğa-insan-kültür” bütünleşmesinin yarattığı yeni değerlerin kente kazandırılmasının ürünü olacaktır.



Kapadokya gibi, doğanın çok özel bir yüzünün yansıdığı bir coğrafyada Talas, bilimsel çalışmalara dayalı, “kamu-özel-yerel-sivil” birlikteliğin verdiği güçle, “7 Bölge 7 Kent” projesi kapsamında, tarih içinde kazandığı değerlerine yeni bir yaşam şansı tanımağa çalışmaktadır. Yolun başlangıcında dar olanaklarla sağlanan bu sonuçlar, çevresindeki yerleşmelere de örnek olursa, “kent-havza-bölge-ülke ölçeğinde tasarım ve uygulamalar” daha inandırıcı bir çizgiye taşınmış, başta yakında yitirdiğimiz Zafer Bayburtluoğlu gibi özverili bilim insanları hedeflerine ulaşmış, düşünceleri de eyleme dönüşmüş olacak...





[edit]

Pazartesi, Mart 11, 2002

KORUMA POLİTİKALARINDA YENİ YAKLAŞIMLAR...



Prof. Dr. Metin SÖZEN
ÇEKÜL Vakfı Başkanı





Her alanda dünü-bugünü-geleceği gözden geçirdiğimiz günleri, Yirminci Yüzyıl’ı arkada bırakalı çok olmadı. Yirmibirinci Yüzyıl’ı da, benzer biçimde akla gelenlerle-gelebileceklerle karşıladık. Geçmişin sorunlarla yüklü günlerini unutmayı, önümüzü sağlıklı görmek için ulaşabileceğimiz alanları belirlemeyi, bir an olsun dumanlı ortamdan kendimizi arındırmayı yeğlediğimizde, umutsuzlukları aralama gücümüzün henüz bitmediğine kendimizi inandırır olduk. Kısa da olsa bu duyguyu diri tuttuğumuzda, biliyoruz ki önümüzü görmek kolaylaşmaktadır.

Önümüzü sağlıklı görmemiz için, hepimizin üzerinde yoğunlaştığı bir konuya, “doğal ve kültürel varlıkların geleceğe geliştirilerek aktarılması” konusuna öncelik tanıyalım. Soğukkanlı düşündüğümüzde, olumlu cevap vermenin güçlüğünü yaşayacağımızı biliyoruz. Çünkü farklı biçimde dünyanın her köşesi, çevre sorunlarına, kültürel kimlik çöküşlerine tanık oldu. Ülkemiz, doğasının özelliği, kültürel varlıklarının yoğunluğu ve zenginliği nedeniyle, bu baskıyı üzerinde daha farklı hisseden ülkeler arasındaydı. Olumsuz gelişmelerin hızından dolayı, zaman zaman bilinçli insanlarımızın kaygıları, umutsuzluk boyutlarına bile ulaştı. Bu ortamdan sıyrılıp umut ışığının sınırlı alanından önümüzde duran gündeme baktığımızda, sözün henüz bitmediği, alınacak önlemlerin henüz tükenmediği görülecektir.

Böyle durumlarda gelişmeleri belirli ana başlıklar altında düşünmek, ortak doğrularda buluşmayı kolaylaştırır. Eğer konuyu kentsel ortama taşıyacaksak, önce “doğal” varlıklardan başlayarak “kültürel” varlıklara, bunlara dayalı “eğitime”, “örgütlenmeye”, nitelikli “tanıtıma” uzanan bir yol izlememiz yararlı olur. Çünkü bu konuda “yeni yaklaşımları” egemen kılacaksak, olanakları çok yönlü araştırmamız, olaya bütüncül bakmamız gerekir. Bu konuda dünyada yıllardır geliştirilen değerleri göz ardı etmeden, eğitim kurumlarının deneyimlerini dikkate alarak uygulamaların ulaştığı sonuçları irdelediğimizde, tüm emeklerin “doğruyla-yanlış arasında” bir noktada durduğunu görürüz. Bu, hepimizin doğrularını gözden geçirmesini gerektirecek nitelikte yeni bir gündemi birlikte getirmektedir. Çünkü üzerinde durduğumuz konu, toplumumuzun ve dünyanın yaşama sevinci, kendimizi ve dünyamızı ne oranda ciddiye aldığımızın göstergesidir. Parlak sözcüklerin, kılı kırk yaran bilimselliğin arkasına sığınmadan, günümüzü ve geleceği kimlikli kılacak doğrularda buluşmaktır.

Önce bu gündem değişmelidir...

Arkasında derinlikli bir uygarlığın sorumluluğunu taşıyan coğrafyalar, bu sorumluluğa uygun bir gündemin sahibi olmalıdırlar. Binlerce yıllık birikimi, tüm coğrafyalar da varlık nedeni olarak görmelidirler. Ulusumuz, bu sorumluluğun bilinciyle, Anadolu coğrafyasını nasıl evrensel boyutta ele aldığını daha Cumhuriyetin ilk yıllarında, Yirminci Yüzyıl’ın başlarında, tarihe-kültüre-kimliğe verdiği önemi, oluşturduğu kurumlarla belgelemiş bulunmaktadır. Olanlar Yirminci Yüzyıl’ın ikinci yarısında oldu. Şimdi bize düşen, bu olumlu-olumsuz deneyimlerin ışığında, dünyadaki yanlışların üzerine gidecek “haklılığa” gündem oluşturmak, öncü bir kimlikle dünyanın önüne çıkmaktır. Değişmesi artık kaçınılmaz olan “anayasamızın” ana maddesini, “doğa-insan-kültür” bütününü sağlıklı yaşatacak biçimde donatmaktır. İnsanımızı, dar gelen kavramlarla tutsak kılmamaktır.

Kamu-özel-yerel-sivil birlikteliğine dayalı koruma...

Yarım yüzyıl içinde yaşadıklarımız ve gördüklerimiz, büyük bir “bedel” ödediğimizin somut işaretleridir. Demokratikleşmeyi açılmak-saçılmak, katılımı kamplaşmak sandık. Oysa doğal-kültürel varlıklar, birlikteliğin, doğrularla-yeniliklerle donatılmış kuşakların yetiştirilmesinin ana kaynağını oluşturur. Bu noktada kamu kurumlarının ortak bir başlık altında buluşması gerekirdi. Böyle bir süreçte tüm sorumluluğu ve yükümlülüğü Kültür Bakanlığı’na bırakmak, sorumluluktan kaçmak anlamına gelmektedir. Çünkü yaratılacak değer, ülkenin kimliği, ülkede işlerin düzeyli geliştiğinin işareti olacaktır. İçişleri, Milli Eğitim, Turizm, Orman, Çevre bakanlıkları başta olmak üzere tüm bakanlıklar, yerel yönetimler, ülkenin her yerinde bilimin egemen olması için kurduğumuz üniversiteler, varlıklarını neye borçludurlar? Toprak elden gitti mi, hava-su niteliğini yitirdi mi, onların gücüne dayalı üretilmiş- toprağın altında ve üstündeki- kültürel varlıklar, kimliğimizi açıklamaya nasıl katkı sağlayacaklar, bizleri inceliklerle nasıl donatacaklar? Bu güçleri özgür ortamlarda bir araya getirmeye çalışan sivil toplum örgütleri, kendilerini nasıl geliştirecek, günlük rüzgarların baskısından sıyrılıp “etik değerleri” ülkede ve dünyada nasıl egemen kılacaklar? Artık her şeyin ellerinde toplanması için dünyanın ayağa kalktığı özel kesim, kendisini aşan bu tarihsel-kültürel sorumluluğu ne oranda yüklenebilecek, herkesin paylaşması gereken birikimi farklı ortamlara hangi nitelikleriyle taşıyabilecekler? Bu sorular çoğaltılabilir. Ulaşmak istediğimiz temel hedef, herkesi yarım yüzyıldır unuttuğumuz temel kavramlarda buluşturmak, somut örneklerle görünmeyen gücün büyüklüğünün ne anlama geldiğini kanıtlamak. Katılım, “katılalım” demekle olmaz. Doğru hedeflere, bilinçli-bilgili-birikimli-özverili kişiler-kurumlar-kuruluşlarla ulaşılır. Sanırım bu yolda öne çıkma duygularından arınmış kadroların almış olduğu yol, bunun bir özlem olmadığını gösterecek boyutlara ulaşmak üzeredir. Bilgiyi bilince ve uygulamaya dönüştüren örgütlenmelerin sonuçlarının uluslararası ortamlarda da uç vermeye başlaması, kültürel kimlik arayışlarında ülkemizin köklü birikiminin, tüm görünür yanlışlarımıza rağmen henüz tükenmediğinin işaretidir. Böyle bir ortamda bir araya gelen inançlı kesimler, kısa sürede alınan yolun, azımsanmayacak ölçülere ulaştığını kanıtlamaya çalışmaktadırlar.

Ülke-bölge-havza-kent ölçeğinde koruma...

Türkiye’de Tarihi Kent Dokularının Korunması ve Geleceğe Taşınması”, bütün içinde değişik ölçeklerde birbirleriyle ilişkileri sıkı kurulmuş, temel hedefleri belirlenmiş bir tasarımın ürünü olmalıdır. Kuşkusuz bu, neyi-nerede-hangi kadrolarla sağlıklı gerçekleştireceğini bilen kararlı yönetimlerin varlığına bağlıdır. Çizdikleri hedeflerin doğruluğu kadar, dayandıkları güçlerin tutarlığı da önemlidir. Ülkemizde birikimli insan konusunda sorun yoktur. Sorun, böyle bir ortamın oluşmaması konusunda inatla direnen direnç odaklarındadır. Bu direncin yıllardır ülkemizi hangi noktalara sürüklediği de ortadadır. Çektiğimiz sıkıntılara sorumlu aramayı bir yana bırakırsak, yanlışlardan öğrendiklerimizle doğruları bulmaya çalışırsak, öncelikli hedefimiz, sağlam-sağlıklı verilerle birlikte hiç zaman yitirmeden sonuca ulaşmaktır. Doğal-kültürel bütünlüğe gidişte, çağdaş yöntemlerle ve değişik ölçeklerde tasarımlarla, o hep sözünü ettiğimiz gerçek katılımı sağlamaktır. Bunun gerçekleşmesi, kamu-özel-yerel-sivil birlikteliğe dayalı olduğu zaman, gerçek katılım, gerçek demokratikleşme, sağlıklı hukuk devleti kimliğimiz, doğanın ve kültürün sağladığı kalıcı değerlerle gelişir, süreklilik kazanır.

Ülkemizin değişik bölgelerinde kent ve havza boyutunda “Doğal-Tarihsel-Kültürel Varlıklar Bütününe Doğru” başlığı altında sürdürülen çalışmalar, daha şimdiden ilgili bakanlıkları, yerel yönetimleri, özel kesimi, sivil toplum örgütlerini bir araya getirerek, güvenli ve kalıcı bir ortamın yaratılmasını sağlamış, sınırlı olanaklarla umulanın çok üstünde sonuçlara ulaşılmasına neden olmuştur. Ülkenin farklı bölgelerinde, bölgenin koşullarına uygun denenen yöntemler ve alınan sonuçlar, diğer bölgelere aktarılarak, ülkenin çeşitliliğe dayanan zenginliği daha belirgin olarak görülmeye başlamış, ilgili üniversitelerin-sanatçıların-zanaatçıların her alanda ve her aşamada varlığı, uygulamaya dönük çok yönlü eğitimin ülke gerçeklerine yaslanmasının önemini, bir kez daha ortaya koymuştur. Bu bir bakıma tüm kurum-kuruluş-kişilerin birlikte kendilerini gözden geçirmesine, gözükmeyen güçlerini ölçmelerine de ortam hazırlamıştır. Doğal ve kültürel değerler açısından bölgeler arası dengesizlikten uzak bu yaklaşımlar, yönetimlerin sorunları çözmede ellerindeki olanağı nasıl kullanmaları gerektiğini de ortaya koymaktadır. Hiç kuşkusuz, bu tür girişimler, özveri ister, birikim ister, yerel-ulusal-evrensel boyutlarda geliştirilmiş kavramlarla, karşılaşılan gerçekleri birlikte değerlendirmeyi, birlikte geleneğe dönüştürmeyi kaçınılmaz kılar.

Sonun başlangıcı...

Yarım yüzyıldır hep birlikte yitirdiğimiz doğruları arıyoruz... Doğrulara yaslamaya çalıştığımız, tarihimizi, dilimizi, evrensel boyutlar içeren kültürümüzü arıyoruz... Korumaya-geliştirmeye-yaşatmaya çalıştığımız doğamız, kültürel varlıklarımız, yaşama sevincimizin yeşerdiği kentlerimiz, artık bilincimizin ölçüldüğü alanlar oldular... Bizim bu alanlara “yaklaşımımız”, nasıl bir “hemşehri”, nasıl bir “yurttaş”, nasıl bir “dünyalı” olduğumuzun da göstergesi... Bu nedenle “Yirmibirinci Yüzyıl”, hepimize ortak sorumluluklar yüklüyor, birlikteliğe dayalı yeni güç odaklarıyla, gecikmeden somut uygulamalara yönelmemizin kaçınılmazlığını vurguluyor... Doğal ve kültürel değerleri çok zengin bir ülke olarak bu sorumluluğun büyüklüğünün bilincinde olmamız gerekiyor... Yanlışları çok yaptığımız için, deneyimlerimizle kendimizi ve toplumumuzu hızla doğrularda buluşturabiliriz....

Kısacası, “küreselleşme” sözcüğüne değişik anlam yükleyenlere, “kültürel kimliğimizle” cevap verebilecek birikimimizi henüz yitirmediğimizi göstermemiz gerekiyor...