Perşembe, Mart 20, 2003

ÇEKÜL Batı Akdeniz Bölge Toplantısı - Yalvaç Toplantısı

YALVAÇ TOPLANTISI

I. GÜN- 15 Mart 2003, Cumartesi - Yalvaç Belediyesi Meclis Salonu


Yalvaç Doğal ve Kültürel Değerlerin Korunması, Geliştirilmesi ve
Turizmin Çeşitlendirilmesi Projesi


Bir önceki gün Antalya Mimarlar Odası’nda yapılan ÇEKÜL Batı Akdeniz Bölge Toplantısı, ANFAD’da Lütfü Özgünaydın’ın “7 Bölge 7 Kent” fotoğraf sergisi açılışı, AKM Perge Salonu’nda Prof. Dr. Metin Sözen’in “Kent Kültürü, Kentlinin Bilinçlenmesi” Konferansı’nın ardından 15 Mart Cumartesi günü, sabah Akseki’ye gidilmiş, Sarıhacılar ve Bucakalan Köyü ziyaret edilmiş, akşam üzerine doğru koştura koştura Yalvaç’a “vasıl olunmuş”...

Burada önce Yalvaç Belediyesi, Mimarlar Odası ve ÇEKÜL Vakfı tarafından “Yalvaç Doğal ve Kültürel Değerlerin Korunması, Geliştirilmesi ve Turizmin Çeşitlendirilmesi Projesi” bağlamında bilgilenilecek...

    

Yalvaç Belediyesi Meclis Salonu duvarları, Belediye sınırları içindeki mahallelerin gayet düzgün (“auto-cad”) çıktısı, çok renkli kadastro paftaları ile donatılmış... Ayrıca eski Yalvaç’a, ve Yalvaç’taki antik kent Psidia Antiocheia’ya ilişkin başka resimler de var duvarlarda... Psidia Antiocheia 1988’de tescillenmiş. Bir de 2000 metre yükseklikte Men Tapınağı var ki, hem Beyşehir hem Eğridir Göllerini aynı noktadan gören, yakınında kiliseler... Hani “başka bir ülkede olsa, kimbilir neler yaparlardı” dedirten cinsten... Antik kente ait olup da ABD’de bulunan 7000 resimden 70 kadarını getirtip, çalışmalarda kullandıklarını belirten Yalvaç Belediye Başkanı Tekin Bayram, projelerini birbiri peşi sıra anlatmaya başlıyor. Ele alınmış proje sayısı: 109... Öyle ki onu izlemekte zorlanıyoruz. Allahtan anlattıklarını bir yandan da ekrandan izleme olanağı var. Bu arada Türkiye’de şu sıralarda çocuk edebiyatıyla sürekli uğraşan nadir isimlerden; Yalvaç Ural’ın bir Yalvaçlı olduğunu ve yörenin çocuk masalları üzerine de çalıştığını, ayrıca çocuklar için bir eğitim pisti ve kütüphane yapılmakta olduğunu, oyuncak yardımı yapıldığını da öğreniyoruz.

Yalvaç’ın kadınlar tarafından imece usulü ile çalıştırılan, emek karşılığında ekmek alınan fırınları meşhurdur. Bu toplantıda bu fırınların üst katlarının mahalle muhtarlıklarına verildiğini, onların da (muhtarların) Yalvaç Coğrafi ve Beşeri Bilgi Sistemi projesinde zaman içinde “bilgi işleme”yi öğrenmeleri bağlamında da eğitileceklerini söylüyor Başkan Bayram.

Paranın “mühim” olmayıp, mühim olanın “kaynak yaratmak” olduğu Yalvaç’a dair diğer bilgiler:




  • “Bahçeli Dupleks”ler: Apartmandan vazgeçilip artık 2 katlı ve bahceli evlere inşaat izni verilmeye başlanmış.
  • “Tayin edilen” ağaçlar: Daha önce geliştirilen bir ormandan her gün 8 ağaç seçiliyor ve kentin muhtelif yerlerine getirilip dikilen ağaçlar bunlar... Genellikle 4 yaşında sedir ağacı dikiliyor.
  • Sivil Kuşevleri: Gönüllüler örgütlenmiş, 3’er kişiye 1 oda olmak üzere onlara kuşevleri verilmiş, kuşlarına bakacaklar. 
  • Özürlüler Okulu ve Evde Yaşlı Bakımı: Bir özürlüler okulu ile bakıma muhtaç yaşlıları kendi evlerinde gözetecek bir vakıf projesi... 
  • Hortuma Karşılık Park Bakımı: Hemen her mahallede bir park ve çocuk bahçesi var. Bu park ve bahçelerin bakımı belediyeye yük getirdiğinden, civar evlerde oturanlara Başkan hortum almış, “Bu park sizin, artık sulayacak, bakımını da yapacaksınız yani” demiş. Bakıyorlar... 
  • “Görgü Gezileri”: Yalvaçlı’ların çalıştıkları alanlara ve yaptıkları işlere bakılıyor. Aynı konum ve iş alanında nerede daha iyisini yapan varsa, daha iyi uygulamaların oldugu yerlere gezi düzenleniyor. Belediye Başkanı dahil.

    “Power Point” ile hazırlanmış sunumun bu birinci bölümü tamamlandıktan sonra, Başkan Bayram, “Şimdi sıkı durun” diyor, “Size 7 yıldır üzerinde çalıştığımız bir projenin sonuçlarını sunacağız!”

    Bazı belediyelerin kullandığı kent bilgi sistemlerini inceledim. Biz Yalvaç için kendi bilgi sistemimizi kendimiz yaptık! Niçin? Sisteme girilen bilgi ile gerçek durumun birbirini tutması için. İşe coğrafi bilgi sisteminden başladık. İmar vermek rant vermek demektir. Biz paftaları sayısal hale getirirken 18. madde uygulaması ile tapu kadastroları aynı kıldık. Şimdi bir mahallenin parselasyon imar planına bu sistemde bakalım.”
  •     



    - Bu arada biri modern görünümlü, uzun saçlı bir genç adam -ki o bir Net-Cad bilgi sistemi uzmanı- ile saçları sıkı sıkı örtülü, muhafazakar bir genç bayan mimar hanım ekrandaki paftaları çeşitli boyutlarda büyültüp küçültüyorlar.-

    Bir arsa seçiliyor, daha önce işlenen verilere göre, program o arsanın imar planını 1 dakika içinde “şıp” diye çıkarıyor.

    İşte” diyor Tekin Bayram, “İmar durumu böyle 1 dakika içinde, bu yöntemle çıkarsa, kent kayıt altına alınmış demektir, bu da rüşvetin kalkması anlamına gelir. Bunun tüm ülkede yapılması gerekir. Bunun için devletin beşeri ve coğrafi bilgi sistemini
    çözmesi, ülkeyi kayıt altına alması gerekir. İlçe kadastro bilgileri, harita uydu fotografları jeofizik, orman bitki örtüsü, yol verileri, arkeolojik sitler, elektrik sistemleri... bütün bu veriler bilgiye dönüştürülmelidir. Bilgi bankaları da belediye başkanlarından, yöneticilerden bağımsız olmalıdır.

    Sonra, aileler ile ilgili beşeri bilgi sistemine geçiyor...

    “Siciller, aile bilgi bankası, vatandaş bilgi bankası ile sorgulanacak. Muhtarları da eğitiyoruz, basit verileri girebilmeleri konusunda.”

    Birisi soruyor, “Peki, siz bunları kapı kapı saptayıp, tüm ayrıntılarıyla girmişsiniz sisteme, ya birisi taşınırsa ne olacak?”

    “Haa, işte burası önemli. Bunun için yasa çıkarılması, vatandaşın taşınması durumunda ikametgah getirmesinin zorunlu kılınması gerekir” diye yanıt veriyor Başkan Bayram ve devam ediyor; “Ben bu projeye 7 yılımı verdim, biz 'Yalvaç' olarak, bu konuda pilot olmak istiyoruz !“

    Aslında bu çalışma ile 9000 parsel üretilmiş, içine 27.000 konut sığan. Oysa şu andaki ihtiyaç bunun çok altında. Böylelikle aşağı yukarı 50 yıl sonrası da şimdiden planlamış gibi.



    Prof. Dr. Metin Sözen alıyor sözü...

    “Uzun vadeli bir anlayış egemen bu kentte. Üreten, tartışıp onu ürüne dönüştüren insan, paylaşmayı bilen insandır. Tekin Bayram bunu en iyi bilen bir insan. Yapılan işler hayatın doğru kullanılması ve kent insanı ile birlikte yapılan işlerdir. Onlar, emeklerini koyarak, paylaşarak üretmiş olacaklardır. Çalışmaların incelikli platformlara taşınması ayrı birşey, dışarıdan fetva vermek başka. Masa başı adamına inanmadı Tekin Bayram, işe yaramayan projeleri yutmadı...
    Burada yerelleşme yok, evrenselleşme var. Kaymakam Abdullah Bey’le aralarında su sızmıyor. İşbirliği yapıyorlar. Kent, bilginin bilince dönüştüğü yerdir. Yalvaç da böylece bir uygarlık kenti olacaktır.”

    Bu kadar yoğun bir bilgilenme elbette Yalvaç’ı gezmeye izin vermiyor. Hava kararmış, Ticaret Odası lokantasında topluca bir akşam yemeği yeniyor ve Öğretmen Evi’nde uykuya dalınıyor...

    II. GÜN - 16 Mart 2003, Pazar




    Pazar sabahı, erkenden bir otobüse binilip, bir gün önce “sayısalı görülen” mahallelerden başlayarak, Yalvaç, “dip-bucak” geziliyor. Tekin Bayram otobüsün rehberi. Dostluk Anıtı’nın önünden geçilip, Hıdırlık Tepesi’ne çıkılıyor.
        
    Burası “Kültür Yaşatma Alanı” olacak. Karşıda karlı dağlar... İnişte eski Deri Fabrikası önünde duruluyor. 4 yıldızlı otel olması için çalışma başlamış. Önünde eski makinalar. Buhar makinası, merdane...
        
    Geleneksel mahalle fırınlarından pideler tadılıyor. Bir hanım kepekli undan bir hamur yoğurmuş, her '10 ekmeğe karşılık 1 ekmek' alıyorlar ya, “Benim beyimin tansiyonu var, bundan başkasını yemiyor, ben kepekli yoğurdum o yüzden” diyor. Kadınlar fırını harlı tutmak için belediyenin onlara getirdiği kurumuş yaprak ve dalları ateşe atıyorlar...
      
    Arıtma Tesisi, Akşehir ve Beyşehir için yapılan dostluk anıtlarının önünden geçildikten sonra...
        

    ...Kaş Mahallesi’nde onarılmakta olan eve gidiliyor. Buraya kadar, yolda Tekin Bayram hep “evlere cephe giydirdik” demiş, gözler “giydirilmiş cepheli evler” aramış, sonra “cephe giydirme”den Başkan’ın “sıva ve renklendirme ile sağlıklaştırmayı” kasdettiği anlaşılmış, işte bu sefer gerçekten “onarılan” bir ev karşımızda! ÇEKÜL Antalya ekibi tarafından ele alınan bir proje bu...
          

    Balkon trabzanlarındaki “abdestlik” ilgimizi çekiyor önce. Atık su ziyan olmasın diye bahçe toprağına nişanlanmış bir ahşap oluk bu... Evin sahibi aile sandıklarını, bazı eşyalarını bırakmış oraya. Herkes -daha çok ekipteki mimarlar- eleştirel gözle inceden inceye inceliyor yapılan işleri.
          

    “Metin Hoca” çalışan usta ve işçilerle konuşuyor, onlara pratik yöntemler öneriyor “özgün” olanın yitirilmeden yaşatılması için...
          

    Bu arada Yalvaç'ta pek çok eski evin temelinde antik kentten getirilmiş taşların yer aldığı dikkati çekiyor. Hatta bir duvar var ki tümü oradan gelme taşlarla yapılmış. (Aşağıda en sağdaki resim)...
        


    Ve bir fırın, bir muhtarlık daha, bu kez “Kaş Cami Mahallesi Fırın ve Odası”. “Fırın”ı anladık da “Odası”nın ne anlama geldiğini, pabuçlarımızı çıkarıp, yukarı çıkınca anlıyoruz.
      
    "Karnı doyanın gözü pabucunda olur!"
    Burası fırında pişenin konuklara sunulduğu yer. Urfa’nın “sıra geceleri” misali, burada da geleneksel toplu iletişim ihtiyacı karşılanabiliyor, ayrıca Yalvaçlı’ların bazı özel günleri burada düzenlenebiliyor. Yer sofralarında birbirinden lezzetli hamur işleri, pekmez, yoğurt, ayran, börek, baklava... Başkan Bayram, “Bu sofrada yalnız domates ve salatalık Yalvaç’ın değil, gerisi hepsi bizim, haydi bağdaş kurun, yeyin” diyor. Sonra “Karnı doyanın gözü pabucunda olur" diyor Başkan, kalkıyoruz, antik kenti hızla gezip, sonra inanılmaz güzellikte parçaların sergilendiği Yalvaç Müzesi’ne uğrayıp, Belediyede yapılacak “değerlendirme” için tekrar Meclis Salonu’na dönüyoruz.

        


        



    DEĞERLENDİRME, ELEŞTİRİ VE ÖNERİLER


    Truva’nın bir Anadolu kenti olduğunu kanıtlamak için yaptığı çalışmalar ve bu konudaki uluslararası bilimsel iletişime kattıkları “dillere destan” olan ve bir önceki gün konuşmayıp, mesajlarını bugüne saklayan, “Doğa Ana Kubaba”nın da yazarı, Prof. Dr.  Arkeolog Fahri Işık sözü alıyor...

    Avrupa bizim kültürümüzü anlatmamızdan hoşnut degil” diye söze başlıyor.
    Frank Kolb ile Likya uygarlığı üzerine birlikte yaptıkları çalışmalara değiniyor.
    “Men tapınağı Avrupalılar tarafından kazılırsa, o da yunanlı bir tanrıya dönüşmüş olacaktır. Yazı zaten batı Anadolu’ya bir ticaret dili olarak girmiştir. Oysa, aşağıda toprak tanrıçası Kübele, yukarıda doğa tanrısı kendisi var, bu da burada büyük bir kavmin, yani Anadolu kavminin bulunduğunu doğruluyor. Hiç eleştirisiz ‘harabe romantikleri’ diyorlar bizim Sabahattin Eyüboğlu, Balıkcı ve Azra'nın yaptıklarına.
    Men dağın tepesinde, biz de ÇEKÜl’lü olarak Men için buradayız. ‘Standart sapmalar’ yani. Zaten ÇEKÜL’ün yeni tanımı da bu olmalı belki.”

    Mithat Kırayoğlu, Y. Mimar,  ÇEKÜL’ün İkinci Başkanı kürsüye geliyor...

    “Yalvaç çalısmaları, Yerel Gündem 21'e de örnek olacak türden çalışmalar, Türkiye için de“ diyor. “Ben Arkeoloji uzmanı değilim ama, galiba antik kent için model olacak bir ‘kurtarma kazısı’ gerek. Nasıl Başkan bir ‘kurtarma koruması’ yapmış, tıpkı öyle” diye sürdürüyor konuşmasını. Sonra kutluyor herkesi, emeği geçenleri...

    Ziya Buyuklu, Ressam, 
    Antalya Belediyesi Basın Bürosu’nda çalısıyor. O da diyor ki, “Sanat sanki biraz eksik geldi bana. Bir de bazı binaların kapıları caddeye açılmıyor. Arkadan giriş verilip, ön cephe hep dükkanlara terkedilmiş, bunu bir türlü anlayamıyorum”...

    Lütfiye Serap Yılmaz, Y. Mimar, Antalya ÇEKÜL
    "Yalvaç Belediye Başkanı Sayın Tekin Bayram'ın kentini çok iyi tanıdığını ve çeşitli çevrelerde bunu çok iyi anlatıp , tanımladığnı söylemek gerekir.Böyle bir projenin içinde olduğun ve çalıştığım için çok mutluyum..." dedi.

    Mehmet Ata Tansuğ, ÇEKÜL Y. Danışma Kurulu Üyesi söz alıyor. “Yalvaç Belediye Başkanı’nı Tarihi Kentler Birliği toplantılarında hep izliyordum, dün de Antalya’da anlattı ama son olarak bilgisayarı nasıl kullandığını gösterdi bilgi çağına geçmek üzere. Verileri nasıl bilgiye dönüştürdüğünü gösterdi. Bu kutlanmaya değer bir çalışma. Ancak, kent halkına dönük olarak, daha yoğun çalışmalarla kimlik sorununa da koşut içerikler geliştirmek gerek. Sadece bunun altını çizmek istedim.”

    -O sırada Isparta Valisi gelip, toplantıya katılıyor. Kürsüde de Osman Aydın var.

    Osman Aydın, Y. Mimar, ÇEKÜL Antalya Temsilcisi
    “Arkadaşlar, kimse tedirgin olmasın, biliyoruz restorasyonlarda bazı hatalar var. Ancak bizim koruma anlayışımız, sizinkiyle uyuşmuyor, Neden? Bizim için ‘insanın korunması ve onun kültürünün gelecek nesillere aktarılması’ önemli. Binalardaki hatalar düzeltilebilir. Bütün çalışmaların içinde Yalvaç halkı vardır, olması gereken de odur!”

    Başkan Tekin tekrar sözü alıyor, “Geçiş dönemindeyiz” diyor, toplantıyı yöneten Recep Esengil Istanbul’a uçakla döneceklerin zamanının daralması yüzünden tedirgin. Tekin Başkan, bir anlatmaya başladı mı kendinden geçecek ola ki !
    Neyse Yalvaç-Antalya arasını çabuk geçmek için Başkan kendi aracını (dayısının armağanı) vereceğini söyleyince rahatlanıyor.

    Metin Hoca yine kürsüde. “Bu ülkede büyük olanaklar var, dış güçler niye sıkıntı yaratmıs onu da artık iyi anlıyoruz” diyor. Sonra şöyle sürdürüyor:
    “Bazı sivil toplum kuruluşları doğa-kültür öncelikli bir gündemin egemen olmasını istiyor. Bu insan odaklı planlama demektir. Yani kamunun diri güçleri, yerel yönetimin seçilmişleri, özel’in dürüst kalanları ve sivillerle işbirliği. Bundan ne çıktı?
    Tarihi Kentler Birliği çıktı. Doğa ve kültürden güç alan bir topluluk, AB ülkeleri önüne çıkmaya başladı. İnsan odaklı planlama; ev-sokak-mahalle-kent-bölge-havza ölçeğine yayılıyor şimdi.

    Yalvaç şimdi sadece ‘geçerken uğranmayan” olmak istiyor. Çağdaş donatılarla bir kısmını almış alması gerekenin, bir kısmını alamamış. Şimdi o da hakettiği yeri almak istiyor. Yalvaç göller bölgesinde tarihin getirdiği büyük birikimlerle, tarihin de parçasıdır. Men iki gölü birden görüyor.

    Biz süreklilik arıyoruz. Planlama da böyle olmalı. Isparta Valiliği de hep yardımcı oldu bu arayışa. Ama yetmez. Bu kentin bilim kurumu S.Demirel Üniversitesi de burada olmalıdır. Yayına geçilmelidir hem ulusal hem de uluslararası düzeyde. Burada Isparta’ya da düşen görevler vardır. Bir sokagın tamamını koruyamadık Isparta’da bir türlü. Sayın Valim, herşeyi getirip, kamulaştırmaya bağlamamamız lazım. Damgacı Sokak onarılsın diye hazırlık yapıldı. Bir iki bina daha kapsama alınmalı. Bir evin 'çevre-kültür evi' olması gerekiyor.”

    Metin Hoca, Recep Esengil’in “Hocam, ama, şey... uçak...” yollu uyarısı üzerine sözü bağlıyor.
    Sonra Isparta Valisi kürsüye geliyor; “Ben hocamızın konuşmasından önce ne diyeceğimi doğrusu tam da bilmiyordum. Göreve başladığımdan beri Tekin Bayram sık sık benim ziyaretime gelip Yalvaç’ı anlattı, hatta biraz da ‘yoğun’ anlattı, o yüzden tam odaklanamadım. Ama şimdi görüyorum ki, hangi konuda nasıl katkı yapacağımız açık. Öte yandan, Isparta için de ÇEKÜL’den nasıl bir işbirliği isteyebileceğimi düşünüyordum, sağolsun Hocam onu da gösterdi” diyor ve tam da burada, Yalvaç Belediyesi’nin hazırladığı ödül plaketlerinin dağıtımı başlıyor... Prof. Dr. Işık’lara, Recep Esengil’e, Osman Aydın’a, Lütfiye Serap Yılmaz'a ve tabii Metin Hoca’ya plaketleri sunuluyor...

        

      

    Sonra tekrar herkes kendi kentine koşuyor... Bir sonrakine kadar... Bir kişi hariç. Onun kenti tüm Anadolu!

    Yazı ve fotoğraflar: Avniye TANSUĞ

    NOT: "Herşeyi kayda geçirdiği" gibi, bu iki günlük toplantıda konuşulanları da kayda alan ve sonra bantları çözümleyen Yalvaç Belediyesi, bir "word" belgesi olarak bunları bize iletti. Biz de o dosyayı http://groups.yahoo.com/group/cekuliletisim/files/ adrsine yükledik. Yani, ÇEKÜL İLETİŞİM Grubu'nun şimdilik "yahoo"da bulunan grup sitesine... Bu listeye üye olanlar, konuşmaların tam metnine bu adresten ulaşabilir. Dosyanın adı; "YALVAC_KONUSMALAR_TAM.doc" ! Teşekkürler...